Mide Ülseri

Mide ülseri, mide mukozasının ortadan kalkması veya görevini yerine getirememesi durumunda midede oluşan yara olup verdiği rahatsızlıkları giderici tedaviler uygulanır.

Mide Ülseri Nedir?

Mideyi koruyan bazı defansif faktörler vardır. Bunların en önemlisi mide mukozasıdır. Mide mukozası asit ve diğer mide için tahrip edici özellikte olan maddelerden mide lümenini (organ boşluğu) fiziksel bir bariyer gibi davranarak korumaktadır. Öte yandan mukozadaki mukus hücreleri bikarbonat salgılayarak epitel hücre (mide yüzeyini döşeyen hücre) yüzeyini nötr pH değerlerinde tutar.

Bu faktörlerin bazı sebeplere bağlı olarak ortadan kalkması veya görevlerini yerine getirememesi sonucu midede oluşan yaraya ‘ülser’ denir. Mide asidinin miktarının artması sonucu ülserler oluşabilecek iken aynı zamanda mide mukozasının zarar görmesi sonucunda işlevini tam olarak sağlayamaması da ülserlere yol açabilir.

Midenin bu hasarlar sonucu iltihaplanmasına gastrit denmektedir. Gastritte midede yara görülmez. Mikroskop ile incelenecek olursa görülen şey aslında iltihabi reaksiyona bağlı olarak görülen şişlik, kızarıklık ve ödemdir. Gastrit yeterince tedavi edilmez ve gerekli önlemler alınmazsa mide ülserlerine yol açabilmektedir.

Midede defansif faktörlerin ortadan kalkması ve midenin hangi bölgesinde yara olması özelliklerine göre mide ülserleri tiplendirilmektedir.

Bu tipler;

  • Tip I: En sık görülen tiptir. Mukoza defansı azalmıştır. Mide asidi artmış olabilir. Anatomik açıdan düşünüldüğünde midenin incisura angularis (mide çıkışının üstündeki çentik) adı verilen yerinde görülür.
  • Tip II: Mide asidi artmış olabilir. Küçük kurvatür adı verilen mide bölümünde görülür.
  • Tip III: Mide çıkışının  hemen öncesindeki bölgede görülür. Asit artmış olabilir.
  • Tip IV: Yemek borusuyla midenin birleştiği noktada oluşur. Mukoza defansı azalmıştır. Asit artmış olabilir.
  • Tip V: Mide gövdesinin herhangi bir yerinde olabilir. Sık ağrı kesici kullananlarda görülen tip budur.

Mide Ülseri Belirtileri Nelerdir?

Mide ülseri olan kişilerin yaklaşık dörtte üçünde belirtiler yoktur. Mide ülseri belirtileri genelde zamanla değişmektedir ve fark edilmesi zor olabilir. Belirtiler genellikle gece mide boşken görülür. Yemek yedikten hemen sonra ağrı azalabilir. Ancak yemekten 2-3 saat sonra da görülebilir. Temel olay midenin boşken artan asit salgılamasına karşı kendini koruyamamasıdır.

Mide ülserinin genel belirtisine dispepsi (hazımsızlık) denir. Hazımsızlık mide bölgesindeki rahatsızlık veya ağrıya neden olur. Bu belirti aynı zamanda ortaya çıkabilecek mide ekşimesi ile karışabilir. Mide ekşimesine asit, reflü (geri kaçış) veya gastroözofageal reflü (mide içeriğinin yemek borusuna doğru geriye kaçışı ile oluşan hastalık) hastalığı neden olabilir.

  • Karın ağrısı ve yanma hissi yemekten 2-3 saat sonra hissedilir. Gece mide boşken ve açlık durumlarında artabilir. Yaranın aktifliğine bağlı olarak ağrılı ve ağrısız dönemler görülebilir. Ağrı genellikle mide asidini tamponlayıcı (karşı gelecek faktör) bir yiyecek veya ilaç alarak azalır.
  • Hastalarda iştahsızlık görülebilir. Buna ek olarak yemek yerken erkenden doyma, şişkinlik, huzursuzluk görülebilir.  Bu belirtilere ek olarak bulantı da oluşabilir.
  • Kusma veya kanlı kusma görülebilir.
  • Dışkıda koyu kan veya siyah katran rengi görülebilir.
  • Kilo kaybı görülebilir.

Mide Ülseri Nedenleri Nelerdir?

Mide ülserinin altında yatan temel sebep mideyi koruyan faktörlerin bir sebebe bağlı olarak ortadan kalkmasıdır.

Mideyi koruyan faktörler: Mukus tabakası, bikarbonat salgılanması, hücrelerin yenilenmesi, mukozal kan akışı, prostaglandinler (yanma ve ağrı oluşumunu sağlayan yağ bileşikleri) özellikle E,F ve I’dir.

Aşağıdaki maddelerde mideyi koruyan faktörlerin görevini yerine getirmesine engel olacak faktörler verilmiştir.

  • Asit ve pepsin salgılanmasının aşırı derecede artması mide ülserlerine yatkınlık oluşturur.
  • Mukozal direncin azalmasına bağlı olarak artan mide tahribatı
  • Helicobacter pylori bir bakteridir. Ürettiği üreaz enzimi sayesinde; üreyi vücudumuz için çok zehirli olan amonyağa çevirir. Midede alkali bir ortam oluşturarak hipergastrinemiye (gastrin miktarının fazla salgılanması) yol açar. Bu hormonun fazla salgılanması sonucu olarak midedeki asit miktarı artar ve ülserlere zemin hazırlanmış olur.
  • Ülserlerin genetik temeli birden fazla genin yatkınlığı sonucu oluşur.
  • Zollinger-Ellison sendromu da genetik temeli olan ve mukozal kan akımının bozulması sonucu mide ülserleri gelişebilen hastalıktır.
  • Steroid olmayan anti-iltihap ilaçlar mideyi korumakla görevli olan prostaglandinin oluşumunu engeller ve mide ülserleri oluşmasına uygun bir ortam oluşur.
  • Sigara prostaglandin üretimini arttırarak iltihaplara yatkınlık oluşturur. Aynı zamanda mide asit salınımını ve duodenogastrik reflüyü (bağırsaktan mideye besinin geri kaçışı) arttırır.
  • Stres artışına bağlı olarak asit sekresyonun arttığı bilinmektedir. Artan aside bağlık olarak mide ülserleri görülür.
  • Mide boşalmasındaki gecikme sonucunda midenin asidik ortamla normalden daha uzun süre teması ülser oluşumunda önemlidir.
  • Alkol mide mukozasını tahrip edici özelliktedir ve mide ülserlerine neden olabilir.

Mide Ülseri Teşhisi

Mide ülseri teşhisinde önce detaylı bir fizik muayene yapılır.

Bu fizik muayenede bakılması gerekenler:

Henüz başka bir komplikasyon yoksa sadece karın bölgesinde hassasiyet saptanır.

  • Karın bölgesi normalden daha fazla şişkin ve gergin görünümde olabilir.
  • Kanama varsa nazogastrik sondada (plastik bir kateterin burun deliğinden sokulup yutak ve yemek borusundan geçirilerek mide içerisine yerleştirmesi) kan tespit edilir.
  • Hipotansiyon ve buna bağlı olarak taşikardi olabilir.
  • Hasta hipovolemik şoka girmiş olabilir.
  • Klepotaj (karın bölgesinde elle bastırılınca duyulan çalkantı sesi)

Ayrıntılı bir fizik muayeneden sonra ülserden şüpheleniyorsa tetkikler ilerletilmelidir.

Kesin tanı için;

  • Radyolojik incelemeler yapılmalıdır. Kontrastlı grafiler ve abdomen bilgisayarlı tomografisi ile mide değerlendirilmelidir.
  • Üst GİS endoskopi (gastroskopi) yöntemi ile ağızdan sindirim sistemine yani mideye doğru boru şeklinde bir kamera yönlendirilir. Bu yöntem ile midedeki ülserler kamera yardımı ile direkt olarak görülebilir. Bu tanı yöntemi ülser teşhisinde altın standart olarak kabul edilmektedir.
  • Laboratuvarda anemi bulguları araştırılmalıdır. Demir eksikliği yönünden incelemeler gerekir.
  • Serum gastrin düzeyi ölçülebilir. Gastrin bir hormondur ve mideden asit salınmasını düzenler. Gastrin miktarının artmış olması ülser araştırmaları için değerli olabilir. Her ülseri olan kişide serum gastrin düzeyini ölçmeye gerek yoktur. Komplike durumlar gelişmişse veya medikal tedaviye yanıt vermeyen tedavi dirençli hastalarda serum gastrin düzeyi ölçülebilir. Ailede ülser öyküsü varsa, midede birden fazla odakta ülser gelişmişse, ülsere ek olarak hastada ishal görülüyorsa, ülser cerrahisi yapılmadan önce veya ülser cerrahisi sonrası nüks tespiti için serum gastrin düzeyi ölçülebilir.
  • Gastrik asit sekresyonun araştırılması (asit miktarı ve volüm) yapılmalıdır. Aşırı artmış asit sekresyonuna bağlı olarak ülser gelişimi değerlendirilir.
  • Helicobakter pilori araştırılması ülser teşhisi için önemli olabilir. Daha önce belirttiğimiz gibi mide de hipergastrinemi yapan bu bakterinin varlığı araştırılmalıdır. Bu araştırmalar genellikle bakterinin metabolizması sonucu oluşan karbon-14 nefes testi ile yapılabilir. Antibiyotik tedavisi sonrasında da bu testin pozitifliğinin azalmış olması tedaviye yanıtın değerlendirilmesinde önemlidir.

Mide Ülseri Tedavisi

Mide ülseri tedavilerinde bazı amaçlar gözetilmelidir. Bu amaçlar ağrının geçirilmesi, ülser yaralarının iyileştirilmesinin hızlandırılması, tedavi sonrası nükslerden (tekrar görülme) hastayı korumak olmalıdır.

Tedavi yaparken bazı olumlu ve olumsuz faktörler vardır.

Bu faktörler:

  • Genç hastalar yaşlı hastalara göre tedavide daha iyi sonuçlar alır.
  • Sigara içmeyen hastalarda iyileşme oranları daha hızlı ve iyi tespit edilmiştir.
  • Alkol kullanmayanlar veya daha az kullananlar alkol kullananlara göre tedaviye daha yatkındır.
  • Kadın hastalar erkek hastalara oranla tedaviye daha iyi cevaplar alabilmektedir.

Tedavide asit salgısını önleyici tedaviler kullanılabilir.

Bu tedavide proton pompa inhibitörleri denilen mideden asit salınımını baskılayan ilaçlar kullanılabilir. Yine benzer şekilde etki gösteren histamin-2 reseptör antagonistleri kullanılabilir.

Aynı zamanda tedavide mukoza koruyucu ilaçlar kullanılabilir.

Eğer hastada helikobakter pilori pozitifliği varsa bu bakterinin yaptığı enfeksiyona yönelik antibiyotik tedavisi uygulanmalıdır.

Helikobakter pilori tedavisi mide ülserleri için oldukça önemlidir. Bakteri vücutta teşhis edildiği zaman mide ülserinin tedavisinde bakterinin vücuttan eradikasyonu (yok edilmesi) sağlandığında belirtilerin ciddi oranda azaldığı gösterilmiştir.

Ülser kanamalarında gastroskopi  ile tanı koyulmaya çalışılırken endoskopik tedavi yöntemleri ile kanamanın durması sağlanabilir.

Çoğu hastada ülser ilaç tedavisiyle iyileşebilir. İlaç tedavisine dirençli ülserlerde mideden salgılanan asit ve pepsin salgısını baskılamak veya engellemek için bu salgıyı uyarma görevi olan vagus siniri kesilebilir.

Bazı ülserler komplikasyon (hastalığın doğuracağı yan etki veya durumlar) ile gelebilir. Bu komplikasyonlar perforasyon, fazla miktarda kanama ve tıkanmalar olabilir. Bu durumlarda ameliyat gerekebilir.

Mide Ülseri Tedavi Edilmezse

Tedavi edilmeyen mide ülserleri zamanla kötüleşebilir. Hastanın hayat kalitesinde ciddi düşme görülür. Hiç tedavi edilmeyen bir mide ülseri 10-15 senede iyileştiği gösterilmiştir. Ancak hızlı bir şekilde tedavi edilmezse diğer ciddi sağlık komplikasyonlarına yol açabilir.

Bu komplikasyonlar:

  • Ülser Kanamaları: Mide ülserinin en sık görülen komplikasyonudur. Hematemez (kusma materyali içerisinde koyu kan) ve melena (katran rengi dışkı) ileri derecede kanamalarda ise hematokezya (dışkıda sindirilmemiş taze kan) görülebilir. Hastada kanama belirtileri olarak baş dönmesi, taşikardi, ortostatik hipotansiyon, hipovolemik şok görülebilir. Hastaneye yatış ve takip gereklidir.
  • Perforasyon: midenin yüzeyindeki ülserden bir delinmeye bağlı olarak gelişebilir. Perfore olmuş bir mide ülserinin belirtileri ani olarak ortaya çıkan şiddetli bir karın ağrısı veya sırta bıçak saplanmışçasına giren bir ağrıdır. Mutlaka ameliyat ile tedavi edilmesi gerekir.
  • Skar dokusu oluşumu: Mide ülserlerinde skar (yara dokusu) dokularının oluşması yiyeceklerin sindirim sisteminden geçmesini zorlaştırıp hayat kalitesini düşürür.
  • Mide çıkış yolu tıkanmaları: Kilo kaybı, iştahsızlık, erken doyma, bulantı, kusma, şişkinlik ve hazımsızlık bu tıkanmalara bağlı görülür ve tedavi edilmezse hastanın hayat kalitesini düşürür.

Sık bilinen bir yanlış olarak mide ülserlerinin kansere dönüşmesi konusunda yapılan araştırmalar sonucunda; mide ülserlerinin çok düşük oranlarda kanserlere dönüşen benign (iyi huylu) lezyonlar olduğu düşünülmektedir. Yapılan bir başka yanlış ise bazı mide kanserlerinin başlangıcında mide ülseri tanısını endoskopik yöntemlerle aldığı konusudur.

Mide Ülserine Ne İyi Gelir?

Mide ülseri olanların uzun süreli aç kalmaması gerekmektedir. Gece yatmadan önce yemek yemekten kaçınılmalıdır.

  • Düzenli olarak üç öğün yemek yemenin önemi gösterilmiştir.
  • Uzun süre aç kalan hastaların şikayetleri daha düzenli ve uzun süreli aç kalmayan hastalara göre daha fazladır.
  • Probiyotikler yani yoğurt, kefir gibi besinler, sindirim sistemindeki bakteriler arasındaki dengeyi sağlamaya yardımcı olmaktadır. Optimal bağırsak sağlığına ulaşmaya yardımcı olmanın yanı sıra, ülser tedavisinde de yardımcı olabilecekleri bazı araştırmalarla desteklenmiştir. 2014 yılında yapılan bir araştırmada probiyotikler helikobakter pilori bakterilerini öldüremez ama mevcut bakteri miktarını azaltabilir. Bunun sonucu olarak iyileşme süreci hızlanabilir ve bazı ülser belirtileri gerileyebilmektedir.
  • Yapılan bazı araştırmalarda zencefil kullanımının mide koruyucu etkisi üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Steroid olmayan anti-iltihap ilaçların yaptığı ülserleri önlemede de zencefilin koruyucu etkisi vurgulanmıştır.
  • 2011 yılında yapılan bazı araştırmalar sonucunda, olgunlaşmamış muzların mide ülserleri üzerinde olumlu bir etkisi olabileceğini düşündürmektedir. Olgunlaşmamış muzlar, lökosiyanidin adı verilen bir flavonoid (antioksidan görevli yapı) içerir. Löko Siyanidin midede mukus salgılanmasını arttırır. Ayrıca ülser semptomlarını önlemeye ve rahatlatmaya yardımcı olabilecek fazla miktardaki asidi azaltabilir.
  • Bal son zamanlarda yara iyileşmesini hızlandırılmak için kullanılmaktadır. Balın helicobakter piloriye karşı antimikrobiyal etkisinden söz edilmektedir.
  • Yapılan bazı araştırmalara göre zerdeçalın ülser semptomlarını hafifletmeye ve yaraları tedavi etmeye yardımcı olabileceği düşünülmektedir.
  • Sarı papatyanın ülser önleyici özelliklere sahip olabileceği bazı araştırmalar ile desteklenmiştir. Aynı zamanda iyileşme sürelerini azaltabileceği düşünülmektedir.
  • Sarımsağın mide ülserinin gelişimini yavaşlattığı ve iyileşme sürecini hızlandırdığı araştırmalar ile gösterilmiştir.
  • Meyan kökü tüketiminin yapılan çalışmalara göre Helikobakter pilori enfeksiyonlarıyla savaşmaya yardımcı olabileceği gösterilmiştir. Çalışma, meyan kökü tüketiminin bakterilerin çoğalmasını önlemeye yardımcı olduğunu göstermektedir.
  • Elmalar, armutlar, yulaf ezmesi ve lif bakımından zengin diğer gıdalar ülserlere iyi gelebilir. Lifli besinler, şişkinliği azaltıp, ağrıyı hafifletir iken mide asit miktarını azaltabilir.
  • Lahana suyu tüketimi mide ülserlerinin iyileşmesini hızlandırdığı ve belirtilerin azalmasında etkili olduğu yapılan araştırmalarda gösterilmiştir.
  • Damla sakızı tüketmenin helikobakter piloriye karşı antibakteriyel aktivitede etkin rol aldığı gösterilmiştir.
  • Biber tüketmenin bilinenin aksine mide asidi üretimini azalttığı ve mide zarına kan akışını arttırdığı yapılan araştırmalarda gösterilmiştir. Bu açıdan tüketilen Şili biberinin belirtileri azalttığı gösterilmiştir.
  • Kudret narının mide ülseri olan hastaların bal ile karıştırarak kullanması sonucunda hastalarda belirtileri azalttığı bildirilmiştir.
  • Sarı kantaron yağının ülseri daha hızlı iyileştirdiği konusunda araştırmalar vardır.

Mide Ülserine Ne İyi Gelmez?

Mide ülseri olanların bazı yiyeceklerden kaçınması gerekmektedir. Bu yiyecekler ülserin aktivasyonunu arttırıp belirtileri şiddetlendirebilir.

  • Eskiden antiasitler ve mide ilaçları kullanılmadığı zamanlarda doktorlar süt içmenin mide ülseri belirtilerini azaltmaya yardımcı olabileceğini önermişlerdir. Ancak yapılan yeni araştırmalarda sütün içerdiği peptitler ve kalsiyum sebebiyle asit salgısını uyardığı için ülserler için daha tehlikeli olacağı gösterilmiştir.
  • Ülsere eğilimli olan sağlıklı bireylerin veya ülseri olan insanların alkol tüketmemesi kesinlikle önerilmektedir. Alkol ülserleri tahriş edebildiği gibi belirtileri de şiddetlendirmesi sebebiyle kullanılmamalıdır.
  • Yağlı yiyeceklerin sindirilmesi hem daha uzun sürmesi hem de ülser belirtilerini arttırması sebebiyle tüketilmemesi önerilir.
  • Uzun süre baharatlı yiyeceklerin mide ülserlerinin oluşmasında ana rollerden birinde olduğu düşünülmekteydi. Artık bunun doğru olmadığı gösterildi. Ancak bazı hastalarda belirtileri arttırdığı şikayetleri sebebiyle fazla tüketilmemesi gerekmektedir.
  • Ülseri olan bazı hastalar çikolata tükettiğinde şikayetlerinin arttığını bildirmiştir.
  • Kahve benzeri kafein içeren bazı içeceklerin şikayetleri arttırdığı bildirilmiştir. Kişiden kişiye göre değişebilir.
  • Tuzlu yemeklerin ülser belirtilerini arttırdığı bildirilmiştir.

Mide Ülseri İlaçları

Mide ülserinde kullanılan ilaçlar doktor tavsiyesi ile kullanması gereken ve genelde mide asit salgılanmasını azaltarak etki eden ilaçlardır.

Proton Pompa İnhibitörleri: En güçlü asit inhibitörleridir. Oral (ağız yoluyla) emilimleri iyidir. Aç karnına alınması gereklidir. Asit inhibisyonunu 24-72 saatte yaparlar. Kesinlikle doktor takibiyle kullanılmalıdır. Aksi halde ciddi sorunlar yapabilir.

Bu ilaçlar: Omeprazol, lansoprazol, pantoprazol, esomeprazol, rabeprazol

H-2 Reseptör AntagonistleriMide hücrelerindeki H2 reseptörleri bloke ederek asit salgısını azaltırlar. Proton pompa inhibitörleri kadar etkili değillerdir. Proton pompa inhibitörlerine göre asit inhibisyonu daha hızlı olur.

Bu ilaçlar: Ranitidin, famotidin, nizatidin

Helikobakter pilori tedavisi: Bu tedavide hastaya kombine antibiyotik tedavisi verilir. Tedavi on dört gün boyunca uygulanır ve hastaya tedavinin iyi anlatılması gereklidir. Çok fazla ilaç kullanımına bağlı olarak hastada endişeler meydana gelebilir. Herkeste ihtiyaç olmamasıyla birlikte bazı hastalarda bu tedavinin bağırsak florasını korumaya yönelik probiyotik tedavisiyle de desteklenmesi gerekebilir.

Tedavide kullanılan ilaçlar: Amoksisilin (14 gün boyunca günde 2 kez), Klaritromisin (14 gün boyunca günde 2 kez), Pantoprazol (2 ay boyunca) kullanılır.

Mukoza koruyucu ilaçlar

Antiasitler: Mide asitlerini tamponlar ve mukus, bikarbonat salgılanmasını arttırırlar.

Bu ilaçlar: Sodyum bikarbonat, kalsiyum bikarbonat, magnezyum hidroksit, alüminyum hidroksit, hidrotalsit

Sukralfat: Ülser üzerinde bir tabaka oluşturarak peptik aktivitenin ülsere ulaşmasını engeller. Mukozadaki prostaglandin sentezini arttırır.

Kolloidal bizmut bileşikleri: Pepsin aktivitesini azaltarak etki gösterirler. Sukralfat gibi ülser tabakası üzerinde bir tabaka oluştururlar. Helikobakter pilori üzerine bakterisid (bakteriyi öldüren) etkisi de vardır.

Mide Ülseri Ameliyatı

Normalde mide ülseri medikal tedavi ile yapılmaktadır. Bazı ülserler iyileşmek için ameliyata ihtiyaç duyabilir. Bunun dışında  bazı komplikasyonlar sonucunda oluşan durumlarda da cerrahi gerekebilmektedir.

Ameliyatın gerekli olabileceği bazı durumlar:

  • Perforasyon sonucu ülser ameliyatı: Mide duvarında oluşan bir delinme sonucu acil bir cerrahi gerekir. Bu ameliyatta delinen bölge kapatılmalıdır.
  • Kanama tedavisinde endoskopik yaklaşım: Doktorlar endoskopi sırasında lazer kullanarak yarayı yakarak kanamayı durdurabilirler. Eğer lazer kanamayı kontrol altına alamazsa kısmi gastrektomi (midenin bir parçasının çıkarılması) gerekebilir.
  • Medikal tedaviye dirençli kontrolsüz mide asidi: Nadiren de olsa ilaçların mide asitlerine etki edemediği durumlarda ülserin iyileşmesi oldukça zorlaşabilir. Asit yönetimi için bazı cerrahi metotlar mevcuttur.

Bu metotlar:

  • Kısmi gastrektomi: Asit seviyelerini kontrol etmek için, asit salgısını uyarmakla görevli olan midenin bir kısmı cerrahi ile çıkartılabilir.
  • Vagotomi: Bu prosedürde, asit üretimini uyaran vagus sinirleri seçilerek kesilir.
  • Piloroplasti: Ülserin skarlaşmasına bağlı  veya iltihaplanmalar sebebiyle tıkanan mide boşalması için yapılabilir.

Hamilelikte Mide Ülseri

Mide ülseri hastalığının sıklığı, belirtileri ve komplikasyon oranı hasta hamile dönemindeyken büyük oranda azalmaktadır. Normal dönemdeki ülser geliştirme riski gebelik dönemindekine göre daha fazladır. Yani gebelik ülser gelişimi riskini azaltır. Bununla birlikte, doktorlar genellikle hamilelik sırasında mide yanmasının sıklığı arttığı için dispepsi veya belirsiz nedenli mide yanmasını tedavi etmek zorundadırlar.

Dikkat edilmesi gereken gebeler ise sigara içen ve peptik ülser hastalığı öyküsü olan hastalardır. Gebelik sırasında ülser hastalığı için en yüksek risk altında bu grup gebeler vardır.

Doktorlar, mide yanması için gastroözofageal reflüyü, mide ülseri hastalığından gebeye zarar vermeden güvenilir bir şekilde ayırt etmek için hamilelik sırasında özofagogastroduodenoskopi (EGD) yapmak konusunda isteksizdir. Bu isteksizliğin sebebi ise komplikasyon gelişme riski olabileceğini düşündükleri içindir.

Önce hamilelik sırasında dispepsi veya mide yanması, antiasitler veya sukralfat ile birlikte diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri ile tedavi edilmelidir. Semptomlar bu ilaçları kullanmaya rağmen devam ediyorsa H2 reseptör-antagonistleri önerilir. Bu müdahalelere rağmen semptomlar devam ederse ve şiddetli ise, hasta ikinci veya üçüncü trimesterde (3 aylık gebelik dönemi) olası EGD veya proton pompası inhibitörü tedavisi açısından değerlendirilmelidir.

Çocuklarda Mide Ülseri

Yetişkinlerden farklı olarak çocukluk çağı ülserleri nadir görülür. Ama son yıllarda sıklığı eskiye göre 2-3 kat artmıştır. Çocuklukta hiçbir şikayet vermeden görülebilir. Bazen verdiği bulgular peptik ülser tanısını koymada yetersiz kalır. Bazen de acile başvuracak kadar ciddi problemler teşkil edebilir.

Mide ülserlerinin çocuklardaki ilk belirtisi kanama olabilir. Tanı koymada kullanılan yöntem endoskopidir ve bunun yanında ülserli alandan biyopsi alınarak ülser nedeninin Helicobakter pilori sebebiyle olup olmadığı belirlenir.

Çocuklarda peptik ülsere neden olan etkenler değişiklik gösterir. 10 yaş üstü çocuklarda neden genelde Helicobakter pilori enfeksiyonudur. 10 yaş altı çocuklarda neden genelde kullanılan ilaçlar ve stres olmaktadır.

Uzun süre hastanede kalma, büyük bir ameliyat geçirme, bir travma kaza olması, yanıklar ve şok stresi tetikler buda peptik ülsere neden olur. Ülsere neden olan ilaçlar arasında asetil salisilik asit (aspirin), nonstreoid antiiflamatuar ajanlar(en sık ibuprofen) ve streoidlerdir.

Çocuklarda sık olarak kullanılan ateş düşürücüler (Steroid olmayan anti-iltihap ilaçlar) ülsere neden olabileceğinden daha dikkatli kullanılmalıdırlar.

Çocuklarda peptik ülser tedavisinde ilk olarak ilaçla tedavi yapılır. PPİ (proton pompa inhibitörleri), H2 reseptör blokerleri ve daha nadir olarak antiasitler kullanılır. Eğer neden Helicobakter pilori ise onu yok etmek için antibiyotik tedavisi başlanır.

Kullanılan antibiyotikler amoksisilin ve klaritromisindir. 2 hafta düzenli kullanılır. Peptik ülsere neden olan streste en iyi tedavi stresi ortadan kaldırmaktır. Tanıda gecikilirse ölümcül sebeplere yol açar.

Bebeklerde Mide Ülseri

Mide ülserleri genelde yetişkinlerde görülür ama nadiren de olsa çocuklarda görülebilir. Yetişkinlerde olduğu gibi bebeklerde de  mide yanması, kusma, iştahsızlık, karın ağrısı belirtileri görülebilir. Yapılan araştırmalarda çocuk ve bebeklerdeki mide ülserinin en büyük suçlusu helikobakter pilori olarak gösteriliyor. Yapılan araştırmalara göre bu bakteri kalabalık ailelerde yaşayan bebeklerde daha sık görülüyor. Ayrıca bazı bebeklerdeki yanıklar, kafa travması, ve geçirilen ağır enfeksiyonlardaki üst düzey stres ülserin oluşumuna neden olabilir.

Bebekleri sık sık öpmek bakteri bulaşmasına davetiye çıkarmaktadır. Bu bakteri bulaşı ile bağlantılı olarak ülserler oluşabilmektedir.

Bebekler rahatsızlıklarını insanlar gibi rahatlıkla dile getiremezler. Şikayetlerini anlatırken karnının her noktasını gösterebilirler bu da doktorlar için teşhis koymada güçlük yaratır. Bebeklerde huzursuzluk ve yemek sonrası şiddetli ağlamaların olması belirtiler arasında olabilir. Karın ağrısı da yetişkinlerde olduğu gibi yemekten 2-3 saat sonrasında ortaya çıkabilmektedir. Gece uykudan uyandırır derecede şiddetli ağrılar olabilmektedir.

Erişkinlerde olduğu gibi bebeklerde de mide ülserleri kilo kaybı, iştahsızlık yapabilir. Demir eksikliği anemisi de bu bebeklerde ülsere bağlı olarak görülebilir.

Yetişkinlerde olduğu gibi bebeklerde de endoskopi güvenle yapılabilir. Endoskopi yaraları göstermesi dışında biyopsiye imkan vererek ülserin kaynağını araştırmada kullanılan önemli bir tanı aracıdır. Çocuklar bu endoskopi tetkiki sırasında uyuşturulur ve uyutulur. Acı çekmezler ve endoskopiyi hatırlamazlar.

Tanı koyulduktan sonra yetişkinlerde olduğu gibi mide asidini azaltan ilaçlar kullanılabilir. Helikobakter pilori saptanan çocuklarda helikobakter pilori tedavisi yapılmalıdır. Bu tedavi antibiyotikler aracılığıyla yapılır.

Mide Ülseri için Hangi Doktora Gidilir?

Midesi ile ilgili şikayetleri olanlar öncelikle bir İç Hastalıkları uzmanına gitmelidir. İç Hastalıkları uzmanının yaptığı değerlendirmeler sonucu daha ileri tetkikler, incelemeler ve değerlendirmeler için bir Gastroenteroloji uzmanına sevki gerekebilir.

Ülser tanısı almadan önce bazı şikayetlerde doktora başvurmak gerekir.

Bunlar;

  • Karın bölgesinde açken hissedilen şiddetli ağrı şikayeti varsa
  • Karın bölgesinde yemek yedikten sonra veya antiasit aldıktan sonra hafifleyen ağrı şikayeti varsa
  • Yemek sırasında erken doyma hissi iştahsızlık ile beraber bulantı ve kusma belirtileri görülmesi

Ülser tanısı aldıktan sonra ise bazı şikayetlerde acilen doktora gidilmelidir.

Bu durumlar mevcutsa;

  • Baş dönmesi, halsizlik, yorgunluk ve soluk bir cilt gibi anemi (kansızlık) belirtileri ülser kanamasına bağlı olabilir.
  • Önceden bahsettiğimiz ülser belirtileri varsa ve şiddetli sırt ağrısı şikayetleri varsa ülser perfore (delinme) olmuş olabilir.
  • Ülser belirtilerine ek olarak kusma ve kusma içeriğinde kanlı veya kahve telvesi gibi bir görüntü varsa
  • Kanlı, siyah dışkılama görüntüsü veya jöle kıvamında dışkılama varsa
  • Ülser belirtilerine ek olarak soğuk, yarı baygın, halsizlik gibi şok belirtileri varsa

acilen doktora gitmek gerekir.

Makaleyi faydalı buldun mu?
3
0
Makeleyi Paylaşın

Mide ülseri ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular

Mide Ülseri Kanser Yapar Mı?

Mide ülserlerinin sıklıkla kanser yapacağı doğru bilinen yanlışlar arasındadır. Genellikle benign lezyonlar olan mide ülserlerinin çok az bir kısmı mide kanserlerine dönüşmektedir. Kansere dönüşümün engellenmesi için etkin bir tedavi gerekmektedir. Mutlaka doktora gidilmelidir. 

Helikobakter pilori enfeksiyonuna bağlı olarak nadiren de olsa lenf kanserleri görülebilir.

Ass. Dr. Samet Töken

Mide Ülseri Ağız Kokusu Yapar Mı?

Mide ülserlerinin en sık sebeplerinden birisi Helikobakter pilori enfeksiyonudur. Bu enfeksiyonun metabolizması gereği ürettiği bazı maddeler ciddi ağız kokularına yol açmaktadır. Bu enfeksiyonun tedavisi sonucu ağız kokusu gerilemektedir.

Ass. Dr. Samet Töken

Mide Ülseri Bulantı Yapar Mı?

Mide ülserleri karın ağrısı, iştahsızlık, hazımsızlık gibi  bulantı da yapabilir. Bulantı şikayetleri özellikle bazı yiyecekler ve stres  ile artabilir. Hastanın bulantısını arttıran yiyeceklerden ve stresten uzak durması gerekmektedir.

Ass. Dr. Samet Töken

Mide Ülseri Kansere Çevirir Mi?

Genellikle benign lezyonlar olan mide ülserlerinin çok az bir kısmı mide kanserlerine dönüşmektedir. Nadiren görülen bu durumlarda mide ülserinin tedavisi ihmal edilmiş olup, hastanın ülser tedavisinin yapılmaması önemli rol oynamaktadır.

Ass. Dr. Samet Töken

Mide Ülseri Sırt Ağrısı Yapar Mı?

Mide ülseri perfore olmadan genellikle sırt ağrısı yapmaz. Sırt ağrısı perfore olmamış bir mide ülserli hastada nadiren görülür. Ancak mide ülseri perforasyonu sonucunda bıçak saplanmışçasına ani bir sırt ağrısı görülebilir.

Ass. Dr. Samet Töken

Mide Ülseri İshal Yapar Mı?

Mide ülserleri kanlı ve kansız ishaller yapabilirler. İlerlemiş ülserlerde şiddetli ülser kanamalarına bağlı olarak kanlı ishal şeklinde görülebilmektedir. Kanlı ishal gören hastaların doktora acil bir şekilde başvurması gereklidir. Bu durumda ciddi kan kayıplarına bağlı olarak şok tablosu görülebilir.

Ass. Dr. Samet Töken

Mide Ülseri Nasıl İyileşir?

Mide ülseri bazı medikal tedaviye dirençli kişiler dışında ilaçlar ile iyileşebilir. Bu ilaçlar midenin asit salgılamasını baskılayarak ülser iyileşmesini hızlandırır ve midede koruyucu etki yapar. Nadiren de olsa medikal tedaviye dirençli kişilerde ise midedeki asit salgılayan hücreler ameliyat ile çıkartılır ve ülserlerin iyileşmesi için zemin oluşturulur.

Ass. Dr. Samet Töken

Mide Ülseri İlerlerse Ne Olur?

Mide ülseri tedavi edilmezse ve ülser ilerlerse bazı komplikasyonlar meydana gelebilir. En önemli komplikasyon kanayan ülserlerdir. Bu kanamaya bağlı olarak belirtiler anemi bulgularından şok tablosuna kadar geniş bir yelpazeyi oluşturur.

Ass. Dr. Samet Töken

Mide Ülseri Kaç Günde İyileşir?

Helikobakter pilori enfeksiyonuna bağlı olarak mide ülseri tedavisi alanlarda şikayetlerin 15 gün içerisinde azaldığı belirtilmiştir. Komplikasyon olmadığı durumlarda  mide ülserinin tamamen iyileşmesi 2 veya 3 ay sürmektedir. Tedavi alınmayan ülserler geçici olarak iyileşebilir ama enfeksiyonun tedavisi yapılmadığı sürece tekrar etme ihtimali göz ardı edilmemelidir.

Ass. Dr. Samet Töken

Mide Ülseri Nasıl Teşhis Edilir?

Mide ülserinin teşhisinde altın standart endoskopidir. Endoskopi ülser dokusunun kamera ile tespiti dışında oradan biyopsi alınmasını sağlamaktadır. Bu biyopsi sonucunda ülserin neyden kaynaklandığı da saptanabilir.

Ass. Dr. Samet Töken