Astım, hava yollarının kronik inflamasyonu sonucu nefes darlığı, hırıltı ve öksürükle kendini gösteren bir solunum hastalığıdır. Hastalığın ortaya çıkmasında genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin karmaşık etkileşimi rol oynar. Aile öyküsü olan bireylerde astım görülme riski, genel popülasyona göre belirgin şekilde artış gösterir.
Astımın genetik temeli üzerine yapılan çalışmalar, belirli gen varyasyonlarının hastalığa yatkınlık oluşturduğunu ortaya koymuştur. Özellikle immün sistemle ilişkili genler (IL-4, IL-13, ADAM33) ve hava yolu düz kas fonksiyonlarını düzenleyen genlerdeki mutasyonlar, astım riskini artırabilir. Ancak tek bir genin sorumlu olmadığı, poligenik (çoklu gen) bir kalıtım modelinin geçerli olduğu bilinmektedir.
Aile içinde astım öyküsü varsa, çocuklarda astım gelişme riski 3-6 kat daha yüksektir. Örneğin, bir ebeveynin astımı olması durumunda risk %25, her iki ebeveynin astımı olması durumunda ise risk %50’ye kadar çıkabilir. Bununla birlikte, genetik yatkınlık tek başına yeterli değildir. Çevresel tetikleyiciler (alerjenler, hava kirliliği, sigara dumanı) genetik eğilimi olan kişilerde hastalığın klinik olarak ortaya çıkmasına neden olur.
İkiz çalışmaları, astımın kalıtsal bileşenini netleştirmek için önemli veriler sağlar. Tek yumurta ikizlerinde astım konkordans oranı %60-70 iken, çift yumurta ikizlerinde bu oran %20-25 civarındadır. Bu bulgular, genetik faktörlerin hastalık gelişiminde önemli ancak tek belirleyici olmadığını gösterir.
Epigenetik mekanizmalar da astım patogenezinde kritik rol oynar. DNA metilasyonu ve histon modifikasyonları gibi süreçler, gen ifadesini çevresel faktörlerle (beslenme, stres, enfeksiyonlar) etkileşime girerek değiştirebilir. Örneğin, hamilelik sırasında sigaraya maruz kalan çocuklarda astım riskinin artması, epigenetik değişikliklerle ilişkilendirilmiştir.
Astımın bazı alt tipleri (alerjik astım gibi) daha güçlü genetik bağlantılar gösterir. Özellikle IgE aracılı alerjik reaksiyonlarla ilişkili genler, bu alt grubun gelişiminde öne çıkar. Ancak non-alerjik astımda çevresel faktörlerin etkisi daha belirgindir.
Genetik testler henüz astım tanısında rutin olarak kullanılmamaktadır. Ancak yüksek riskli bireylerin belirlenmesi ve kişiselleştirilmiş tedavi stratejileri geliştirilmesi amacıyla araştırmalar devam etmektedir. Ailesel riski yüksek olan kişilerde çevresel koruyucu önlemlerin erken dönemde alınması, hastalığın önlenmesinde etkili olabilir.
Sonuç olarak astım, genetik zemini olan ancak çevresel tetikleyicilerle aktive olan multifaktöriyel bir hastalıktır. Aile öyküsü varlığında düzenli doktor kontrolleri ve tetikleyicilerden kaçınmak, hastalık yönetiminde anahtar rol oynar.