Yumuşak Doku Enfeksiyonu

Dış ortamla etkileşimde olan cilt yüzeyinde kalıcı ya da geçici olarak bulunan birçok mikroorganizma deri ve yumuşak doku enfeksiyonuna sebep olur. Neden olduğu tespit edilebiliyor ise ona yönelik tedavi planlaması yapılır.

Yumuşak Doku Enfeksiyonu Nedir? 

Deri vücudumuzdaki en büyük organ olup, iç organlarımız ile dış çevre arasında bir bariyer görevi görmektedir. Dış ortamla etkileşimde olan cilt yüzeyinde kalıcı ya da geçici olarak bulunan birçok mikroorganizma deri ve yumuşak doku enfeksiyonuna sebep olur.  

Yumuşak Doku enfeksiyonları kendi içinde farklı şekillerde gruplandırılır. Bunlardan ilki enfeksiyonun komplike olup olmamasına göre yapılır:

Komplike Olmayan Yumuşak Doku Enfeksiyonları

  1. Yüzeyel enfeksiyonlar: 

Ektima: Impetigonun daha derinleşmiş ve ülsere (deri ve ciltte kayıpla seyreden) şekli olan ektima yaşlılar ve  çocuklarda yaygın olarak gözükür.

Derin Enfeksiyonlar

Selülit: Derinin daha alt katmanlarını ve yağ dokuyu tutan selülit, kollar ve bacaklarda hassasiyet ve ağrı şikayeti ile kendini gösterir. Ateş, üşüme ve titreme ile birliktelik sıktır.

Erizepel: Selülitin özel bir formu olan erizepel yaşlı ve çocuklarda daha sık görülüp ateş ile birliktelik gösteren ağrılı ve ödemli enfeksiyon bölgeleri ile kendini gösterir. 

Kıl Folikülü ile İlişkili Enfeksiyonlar

Folikül: Kıl köklerinde meydana gelen foliküller genelde kendiliğinden düzelmektedir. Yüzeyel foliküllitler; çocuklarda kafatasında, yetişkinlerde ise koltuk altı, sakal bölgesi, kollar ve bacaklar ile kalçada yaygın görülmekle birlikte kıl kökünde kubbe şeklinde kendini belli eder. Derin foliküllit ise sakal bölgesinde ortaya çıkar ve tedavisiz kalmadı durumunda yayılarak sürekli hale gelir.

Fronkül: Çıban olarak da bilinen fronkül; özellikle terleme ve sürtünmenin çok olduğu kıllı bölgelerde ortaya çıkar ve sert, kırmızı ve hassas bir apse olarak başlar daha sonra ise yumuşak ama ağrılı bir hal alır.

Apseler 

Karbonkül: Fronküllerin yayılarak birleşmesi sonucu oluşan karbonküller daha büyük ve daha ağrılıdır. Daha çok ateş ve titreme ile birliktelik gösteren karbonküller, yaygın olarak sırtın üst kısmında,  göğüs, koltuk altı ve kalçada görülmekle birlikte kıl olan her yerde ortaya çıkabilir.

Kutanöz apseler

  • Komplike yumuşak doku enfeksiyonları 
    1. Deri hastalıklarına ikincil olarak gelişen yumuşak doku enfeksiyonları
    2. Akut yumuşak doku enfeksiyonları: 
  • Isırıkla ilişkili yumuşak doku enfeksiyonları
  • Cerrahi sonrası gelişen yumuşak doku enfeksiyonları 
  • Kronik yumuşak doku enfeksiyonları
  • Diyabetik ayak enfeksiyonları
  • Venöz staz ülserlerine ikincil gelişen yumuşak doku enfeksiyonları
  • Bası yaralarına ikincil gelişen yumuşak doku enfeksiyonları
  • Nekrozitan fasiit
  • Gazlı gangren

Diğer gruplandırma ise enfeksiyonun yüzeyel ya da derin yumuşak dokuda yerleşim göstermesine göre yapılır:

  • Yüzeyel yumuşak doku enfeksiyonları: İmpetigo, follikülit, karbonkül, erizepel, selülit
  • Derin yumuşak doku enfeksiyonları: Nekrozitan fasiit, piyomiyozit, gazlı gangren  

Yumuşak Doku Enfeksiyonu Belirtileri Neler?

Yumuşak Doku enfeksiyonlarında cilt yüzeyindeki kaşıntı, ağrı, şişlik, renk değişiklikleri gibi belirtilere ek olarak bazı belirtiler görülebilir.

Bu belirtiler arasında sayılabilir.

Bunlar dışında boyunda yumuşak doku enfeksiyonu gelişmesi sonucunda:

Şikayetleri ortaya çıkabilir.

Yumuşak Doku Enfeksiyonu Nedenleri Nelerdir? 

Yumuşak Doku enfeksiyonları bakteri ve virüsler gibi mikroorganizmaların çeşitli sebeplerle vücut içine girmesi sonucu ortaya çıkar. 

  • Küçük sıyrık ve yaralar: Farkında olmasak da açılan küçük yaralardan deri içine yumuşak doku enfeksiyonuna sebep olabilecek bakteriler giriş yapabilir. 
  • Travmalar: Trafik kazalarında ya da yüksekten düşmelerde ciltte açılan yaralardan vücuda giren mikroorganizmalar çoğalarak yumuşak doku enfeksiyonlarına neden olur.
  •  İnsan ve hayvan ısırıkları: İnsanlar ya da hayvanlar tarafından ısırılma sonucu ciltte açılan yaradan giren mikroorganizmalar yumuşak doku enfeksiyonuna neden olabilir.
  • Diyabet (Şeker) hastalığı: Diyabet hastalarının kan şekerlerinin belli düzeylerde tutulması lazımdır. Verilen ilaç ve diyet düzenine uymama sonucu yüksek seyreden kan şekeri düzeyleri diyabetik ayak adı verilen sinir ve damarların zarar gördüğü bir tablo oluşur. Bu tabloda hastada herhangi bir travma ya da kaza sonucu açılan yara sinirler uyarılmadığı için hasta tarafından algılanmamakla birlikte damarlar da zarar gördüğü için yaranın düzelmesi için gerekli olan hücreler kan aracılığı ile yara bölgesine ulaşamadığı için tamir gerçekleşemez. Bu durum en çok travmaya oldukça açık olan ayak bölgesinde meydana gelmektedir. Bu sebeple ayakta yumuşak doku enfeksiyonu varlığında diyabetik ayak yarasından şüphe edilir.
  • Bozulmuş hijyen koşulları: Kişisel temizliğine dikkat etmeyen bireylerde mikroorganizmaların birikmesi daha çok olur. Bu kişilerde herhangi bir yaralanma ya da travma sonucu yumuşak doku enfeksiyonlarının görülme ihtimali daha yüksek olur.
  • Bağışıklık sisteminin düşük olması: Bağışıklık sistemi tüm hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı bizi koruyan sistem olup yetersiz beslenme, sigara – alkol gibi kötü alışkanlıkların olması, yetersiz uyku, hareketsiz yaşam tarzı gibi sebepler sonucu bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde yumuşak doku enfeksiyonu gelişimi daha kolay ve şiddeti daha çok olabilir.
  • Kronik hastalık varlığı: Lösemi, Crohn ve ülseratif kolit gibi inflamatuar bağırsak hastalığı, romatoid artrit gibi bağışıklık sistemi ile yakından ilişkili kronik hastalıkların varlığı özellikle yumuşak doku enfeksiyonu selülitin özel tipi olan pyoderma gangrenozum gelişimine zemin hazırlamaktadır. 

Yumuşak Doku Enfeksiyonu Teşhisi

Deride ve yumuşak dokularda enfeksiyon şüphesi ile doktora başvuran hastalarda tanı için en önemli nokta hasta öyküsü ve fizik muayenedir. Hasta öyküsünde; herhangi bir travma, hayvan ya da insan ısırığı, herhangi bir kronik hastalık öyküsü varlığı sorgulanır. 

Fizik muayene yapılarak yumuşak doku enfeksiyonunun rengi, görüntüsü, içinin dolu olup olmaması, dolu ise nasıl bir sıvı ile dolu olduğu detaylı olarak incelenir. Görüntüsü ile çoğu yumuşak doku enfeksiyonunun tanısı konur.

Tüm vücutta yayılım gösterdiğini belli eden ateş, titreme, üşüme, bulantı – kusma gibi belirtiler varlığında hastadan kan örneği alınarak beyaz küre (akyuvar) değerleri, CRP adı verilen ve enfeksiyonda artış gösteren özel bir değer incelenir. 

Enfeksiyon bölgelerinden alınan örnekle gram boyama ya da kültür yapılarak yumuşak doku enfeksiyonuna sebep olan etken tespit edilir.

İnce iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB) ile enfeksiyon bölgesinden alınan doku örneği mikroskop altında incelenebilir.

Komplike yumuşak doku enfeksiyonlarında görüntüleme yöntemlerinden faydalanılır:

  • Ultrasonografi (USG): Ses dalgalarından yararlanılarak yapılan   görüntüleme yönteminde deri apsesi, selülit gibi yumuşak doku enfeksiyonlarının incelenmesi sağlanır.
  • Renkli Doppler USG: Selülit bulunan hastalarda derin ven trombozu adı verilen vücuttaki kanı kalbe geri götüren toplar damarlarda meydana gelen bir kan pıhtısı şüphesi mevcutsa kullanılır.
  • Bilgisayarlı tomografi (BT): Nekrozitan fasiit, nekrozitan selülit gibi komplike yumuşak doku enfeksiyonları varlığında derin doku apseleri oluşumu, derinin altında gaz mevcudiyeti varlığında kullanılır.
  • Manyetik rezonans görüntüleme (MRG): Yumuşak dokuların görüntülenmesinde daha faydalı olan manyetik rezonans görüntüleme tanı ve tedavide gecikmeye sebep olduğu için çok tercih edilmez. 

Yumuşak Doku Enfeksiyonu Tedavisi

Yumuşak doku enfeksiyonunun tedavisinde enfeksiyonun ne olduğu, hangi mikroorganizmanın neden olduğu tespit edilebiliyor ise ona yönelik tedavi planlaması yapılır.

  1. Yüzeyel yumuşak doku enfeksiyonlarının tedavisi:
    • İmpetigo tedavisi: Daha çok çocuklarda görülen impetigo baş, uzuvlar ve yüzde yumuşak doku enfeksiyonu şeklinde kendini gösterir. İmpetigo görülen hastalarda krut adı verilen kabuk şeklinde yaralar ılık sabunlu su ile temizlenir. Sonrasında ise topikal antibiyotikler adı verilen yara üzerine krem şeklinde uygulanan antibiyotik ilaçlar kullanılır. Sadece yara yüzeyine kullanılan antibiyotik kremler ile kontrol altına alınamayan impetigo hastalığında oral antibiyotikler ile ağızdan hap şeklinde tedaviye başlanır. 
    • Foliküllit tedavisi: Kıl köklerinde görülen bakteri kaynaklı enfeksiyonlar olan folikullitler genelde kendi kendini sınırlar ve iz bırakmadan iyileşir. Ancak bazı folikullitlerde tedaviye ihtiyaç duyulabilir. Öncelikle enfeksiyon bölgesi temizlenir ve bölgeye  mupirosin uygulanır, tekrarlayan foliküllit durumunda ise ayda bir enfeksiyon bölgesine mupirosin uygulanabilir. Selülit gelişimi görülen foliküllit hastalarında ağızdan sistemik antibiyotik tedavisine başlanır.
    • Fronkül ve karbonkül gibi deri apselerinin tedavisi: Fronküller halk arasında çıban ya da kan çıbanı olarak bilinen vücutta kıllı ve sürtünme ile terlemenin fazla olduğu bölgelerde ortaya çıkan enfeksiyonlar olup: karbonküller ise birden fazla fronkülün birleşerek ortaya çıkardığı ağrılı ve ciddi enfeksiyonlalardır. Büyük Fronküller ve tüm karbonküllerin tedavisinde insizyon yapılarak enfeksiyon bölgesi kesilir ve çıkarılır daha sonra ise drenaj ile apsenin içi boşaltılır. Tüm karbonküllerde ve ateş ile seyreden fronküllerde bu işlemler sonrası sistemik antibiyotikler reçete edilir. Tekrarlayan fronkül ve karbonkül varlığında her ayın ilk 5 günü günde 2 defa enfeksiyon bölgesi üzerine mupirosin uygulanır.
    • Selülit tedavisi: Tedavisinde en önemli nokta tanının erken konması ve tedaviye en kısa sürede başlanması olan selülitte; hastanın hastaneye yatışı   gerekiyor ise öncelikle damardan antibiyotik ile tedaviye başlanır, daha sonra şikayetler kontrol altına alınınca ise oral (ağızdan) antibiyotik tedavisi ile tedaviye devam edilir.
  2. Derin yumuşak doku enfeksiyonlarının tedavisi:
    • Nekrozitan fasiit tedavisi: Et yiyen hastalık olarak bilinen nekrozitan fasiit tedavisinde hastalara geniş spektrumlu antibiyotik adı verilen ve bir çok bakteri üzerinde etkili olan antibiyotik ilaçlar damardan verilir. Hastalarda enfeksiyon bölgesine debridman uygulanarak bölgedeki tüm enfeksiyon odağı ve kalıntılar temizlenir. Bu hastalara agresif sıvı tedavisi adı verilen ve vücudun ihtiyacı olan sıvının yerine konduğu tedavi en kısa sürede başlanmalıdır. Nekrozitan fasiit hastalarında kansızlık geliştiği için eritrosit süspansiyonu (kırmızı kan hücreleri içeren takviye) takılır. Hiperbarik oksijen tedavisinden (HBO) nekrozitan fasiit hastalarında fayda görülür. Destek tedavisinde çok ağrısı olan nekrozitan fasiit hastalarına non steroid anti inflamatuar ilaçlar adı verilen steroid olmayan iltihap önleyici ilaçlar reçete edilir.
    • Piyomiyozit tedavisi: Herhangi bir travma ya da damarsal bozukluk olmaksızın kaslarda meydana gelen bakteri kaynaklı iltihaplanma sonucu kas apsesi görülen piyomiyozit tedavisinde ultrason yardımı ile apse drenajı uygulanır   sonrasında ise antibiyotik tedavisi uygulanır.
    • Gazlı gangren tedavisi: Yaralanmalar ya da cerrahi sonrası oluşabileceği gibi herhangi bir travma öyküsü olmadan da meydana gelebilen gazlı gangrende tedaviye yara yerinin temizlenmesi ve antibiyotik tedavisi ile başlanır. Gerekli görülmesi durumunda yara yerinin debridman ile temizlenmesi sağlanabilir. Tek bir uzvu yoğun şekilde tutmuş olan gazlı gangren hastalarında ise ampütasyon (o uzvun kesilmesi) gerekli olabilir.
    • Diyabetik ayak yarası tedavisi: Özellikle diyabet hastalığı öyküsü olan ve ayak ve ayak bileğinde yumuşak doku enfeksiyonu gözlenen hastalarda akla sıklıkla gelen diyabetik ayak yarası tedavisinde ilk yapılması gereken ölü dokuların cerrahi ya da cerrahi dışı yöntemler ile uzaklaştırılmasıdır. Daha sonrasında ise  o bölgede yeni sağlıklı doku oluşumunun desteklenmesi gereklidir. Diyabetik ayak yarası tedavisinde hiperbarik oksijen tedavisi (HBO) uygulanarak kanda ve dokularda oksijen artışı amaçlanır. 

Yumuşak doku enfeksiyonlarında ilaç tedavisi antibiyotikler üzerine olup her yumuşak doku enfeksiyonunda seçilecek antibiyotik değişmektedir.

  • İmpetigo tedavisinde kullanılan antibiyotik ilaçlar:

Amoksisilin / Klavulonik asit

Dikloksasilin

Sefaleksin

Klindamisin

Doksisiklin

Minoksilin 

Trimetoprim / Sülfametoksazol 

Şeklinde sıralanabilir.

  • Karbonkül ve ateş gibi tüm vücudu etkileyen belirtileri olan fronkül tedavisinde kullanılan antibiyotik ilaçlar:

Amoksisilin / Klavulonik asit

Eritromisin

Klindamisin 

Olarak sıralanır.

  • Selülit tedavisinde kullanılan antibiyotikler selülitin şiddetine göre seçilir.

Hafif şiddetli selülit hastalarında:

Trimetoprim / Sülfametoksazol 

Sefaleksin 

Klindamisin 

Kullanılırken 

Orta şiddetli selülit hastalarında:

Klindamisin 

Vankomisin

Linezolid

Şiddetli seyreden hastalarda ise:

Vankomisin

Linezolid

Meropenem

Piperasilin / Tazokbaktam

İmipenem / Silastatin

Tercih edilebilir.

  • Piyomiyozit tedavisinde kullanılan ilaçlar:

Vankomisin

Klindamisin

Fosfomisin

Penisilin

Olarak sıralanabilir.

  • Gazlı gangren hastalarında debridman sonrası kullanılan antibiyotik ilaçlar:

Penisilin

Klindamisin 

Şeklindedir.

  • Nekrozitan fasiit hastalarında ağrı çok şiddetli olabilir. Bu hastalara non steroid anti inflamatuar ilaçlar adı verilen steroid olmayan iltihap önleyici ilaçlardan:

Naproksen

Diflinusal

Azopropazon

Asetil salisilik asit

Sülfasalazin

Sülindak

diklofenak sodyum

mefenamik asit

fenilbutazon

Kullanılabilir.

Yumuşak Doku Enfeksiyonu Tedavi Edilmezse 

Yumuşak Doku enfeksiyonları tedavi edilmezse tüm vücuda yayılan bakteriler ateş, bulantı – kusma, yorgunluk, halsizlik, baş dönmesi, kalp atışında hızlanma gibi belirtilere sebep olabilir. Yumuşak doku bölgesindeki bakterilerin kana karışması ile; kalp, akciğer, böbrek, karaciğer gibi organlarda yetmezliğe ve sinir sistemi tutulumu ile kişilerde şuur kaybına ve sonunda ise ölüme neden olan septik şok tablosu gelişir.

Diyabetik ayak yarası hastalarının tedavisiz kalması durumunda hastalarda yara bulunan ayağın hatta bacağın komple kesilmesi gerekebilir.

Nekrozitan fasiit  hastalarında ise uygun tedavi uygulanmadığı zaman hastalarda ölümle sonuçlanabilen çok ciddi tablolar meydana gelir.

Yumuşak Doku Enfeksiyonu Ameliyatı

Bazı yumuşak doku enfeksiyonlarında ilaçla tedavi yeterli olmaz ve ayrıca müdahale etmek gerekir.

  • Drenaj: İçi dolu olan yumuşak doku enfeksiyon bölgelerinde ilk olarak bölgeye mikrop öldürücü ilaç sürülerek temizlik yapılır. Sonrasında ise giriş yapılacak bölgeye ağrı hissini azaltmak amacı ile lokal anestezik (bölgesel uyuşturucu) uygulanır. Ultrason, floroskopi ya da bilgisayarlı tomografi kılavuzluğunda bir iğne yardımı ile bölgeye giriş yapılır. İğne içinden bir tel yerleştirildikten sonra iğne çıkarılarak tel üzerine drenaj katateri yerleştirilir. Bu şekilde enfeksiyon bölgesinin boşaltılması ortalama yarım saat sürer. 
  • Amputasyon: Enfeksiyonun kemiğe kadar ulaşması sonucunda hastaların ilgili uzvunun kesilmesi gerekebilir. Genel anestezi ya da epidural anestezi (belden aşağı bölgeyi uyuşturma) sonrası hastanın derisi kesilecek kemiğin daha alt seviyesinden kesilir. Sonraki aşamada kemik kesilerek damarlar bağlanır. Bölge özel bir sıvı ile temizlenerek deri ve kemiğin kapatılması ile işlem tamamlanır. 

Hamilelikte Yumuşak Doku Enfeksiyonu

Yumuşak Doku enfeksiyonları her hasta grubu için önemli olmakla birlikte hamilelikte hem anne hem bebeğin hayatını etkileyeceği için daha önem taşımaktadır. Özellikle ilk 12 haftalık dönemde yumuşak dokudaki enfeksiyon odağından kana karışan bakteriler septik şoka neden olarak hem annenin hem bebeğin hayatını tehlikeye atabilir. 

Hamilelik döneminde görülen yumuşak doku enfeksiyonları ile alakalı bir diğer sorun tedavide kullanılacak ilaçların bebeğe ve hamilelik sürecine zarar vermesi durumudur. Hamilelikte yumuşak doku enfeksiyonu gelişiminde ilaç tedavisi için kar zarar dengesi hesaplanarak başlanır.

Bebeklerde ve Çocuklarda Yumuşak Doku Enfeksiyonu 

Bebeklik ve çocukluk döneminde de yumuşak doku enfeksiyonları görülebilir. Yetişkinlerde görülen yumuşak doku enfeksiyonlarının çoğu bebekler ve çocuklarda da görülmek üzere özellikle impetigo 2 – 5 yaş aralığında, foliküllit ise çocukluk döneminde daha çok kafa derisinde gelişmesi sebebi ile diğer yumuşak doku enfeksiyonlarına göre özel yer tutar.

Tedavide yetişkinlerdeki tedavi rejimleri takip edilmektedir. Antibiyotik tedavisinde ise doz ayarlaması çocuğun yasına ve kilosuna göre değişmektedir.

Yumuşak Doku Enfeksiyonu için Hangi Doktora Gidilir? 

Yumuşak Doku enfeksiyonları öncelikle deri üzerinde belirtilere neden olmaktadır. Erken evrede fark edilen ve ateş, titreme, bulantı - kusma gibi tüm vücudu ilgilendiren belirtiler çıkmayan yumuşak doku enfeksiyonu varlığında hastalar öncelikle cildiye bölümünde cildiye uzmanına başvururlar. Daha ileri evrede olan ve ateş, bulantı – kusma, bilinç bulanıklığı gibi vücudu etkileyen belirtiler görülen hastalar ise dahiliye (iç hastalıkları) bölümünde dahiliye uzmanına başvururlar. Başvuru sonrası ilgili doktor gerekli görürse hastaları mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıkları (intaniye) bölümünde mikrobiyoloji ve enfeksiyon uzmanına yönlendirebilir.

Makaleyi faydalı buldun mu?
2
0
Makeleyi Paylaşın