Waldorf Yaklaşımı

Waldorf yaklaşımı, 1. Dünya Savaşı sonrasında toplumların en başından, kısacası çocuklardan başlayarak geliştirmek ve yaşanan bu savaş dolu günlere geri dönmesini engellemek için geliştirilmiştir.

Waldorf Yaklaşımı Nedir?

Waldorf yaklaşımı, 1919 yılında Rudolf Steiner tarafından geliştirilen bir yaklaşımdır. 1. Dünya Savaşı sonrasında toplumların en başından, kısacası çocuklardan başlayarak geliştirmek ve yaşanan bu savaş dolu günlere geri dönmesini engellemek için geliştirilmiştir. Toplumsal olarak yenilenmenin bireylerden geçtiğini ve bireylerin de ancak eğitim ile şekilleneceği ilkesi savunulmaktadır. Bu sebeple de bu yaklaşımdaki amaç, çocuğun yalnızca katı kurallarla değil aynı zamanda sanat ile birlikte hayatı öğrenmesinin sağlanmasıdır.

Waldorf yaklaşımı, çocukların; ruhsal, duygusal, ahlaki, fiziksel, sosyal ve zihinsel açıdan dengeli ve çok yönlü bir şekilde gelişmesini amaçlamaktadır. Waldorf yaklaşımında çocukların birbirleri ile rekabet etmesinden ziyade birbirlerine yardım ederek ve saygı duyarak iletişime geçmeleri sağlanmaktadır. Steiner, her bir çocuğun kendi içerisinde bir potansiyeli olduğunu savunmaktadır.

Yalnızca doğru yaklaşımlar ve ilkeler ile çocuklardaki potansiyel ortaya çıkabilmektedir. Çocuklardaki öğrenme sevgisinin ortaya çıkarılması, ilerideki akademik becerilerinin de gelişebilmesi için son derece önemlidir. Burada hem aile hem de öğretmenlere oldukça büyük bir iş düşmektedir. Waldorf yaklaşımı, insanların ilk olarak bir milletin vatandaşı değil dünya vatandaşı olduğu düşüncesini desteklemektedir.

Waldorf Yaklaşımı İlkeleri Nelerdir?

Waldorf yaklaşımında, okulların katı bir kural çerçevesinde, yalnızca müfredatta bulunan bilgileri aktaran ve çocuğu hayata hazırlayan bir yer olduğu düşüncesi yer almamaktadır. Çünkü bu yaklaşıma göre okullar, hayatın kendisidir.

Waldorf yaklaşımı, çocukların ezbere eğitim almasını reddederek, çocukların düşünen, esnek, hedefe ulaşabilmek için gerekli riskleri alabilen, yaratıcı ve tutkulu birer birey olmasını savunmaktadır. Tüm bu süreçte ise, çocukların öğrenim süreçlerini sanat ile destekleme esası uygulanmaktadır. Waldorf yaklaşımını benimseyen okullar, aşağıdaki ilkeleri uygulamakta ve bu ilkelerden de asla vazgeçmemektedir:

  • 1. Dünya Savaşı sonrasında temelleri atılan Waldorf yaklaşımında, çocuklar; ırk, sosyo-ekonomik ve dini açıdan hiçbir şekilde ayırt edilmeden Waldorf okullarına kabul edilmektedir.
  • Okulun, çocuk için hayatın kendisi olması gerektiğini savunan bu yaklaşımda, okulların toplumlara göre müfredat düzenlemesini ister. Böylelikle çocuklar, okullarda öğrendiklerini bulundukları toplumda da kolayca ilişkilendirebilmektedir.
  • Her çocuğun kendi içerisinde bir öğrenme potansiyeli ve bireysel üstün yetenekleri bulunmaktadır. Eğitim planları, çocukların bu yeteneklerini geliştirebilmeleri ve olabilen en yüksek seviyeye çıkarmaları doğrultusunda hazırlanmaktadır.
  • Waldorf yaklaşımı, dünyanın bir limiti olduğu kadar insanların da bir limitinin olduğunu savunmaktadır. İnsanların da belirli bir ritmi olduğunu düşünen bu yaklaşım, aynı zamanda insanların bu ritim ile olgunlaştığını belirtmektedir. Waldorf yaklaşımına göre, bir alanda yeterli olgunluğa ulaşıldığı zaman bir üst eğitime geçilmelidir.
  • Öğretmenin, çocuğun hayatını yakından bilmesi son derece önemlidir. Çünkü bir öğretmen, çocuğun hayatını ve yaşadığı koşulları ne kadar çok bilirse, öğreteceği konuyu da bu doğrultuda planlayabilmektedir. Böylelikle çocuk, öğrendiği bilgileri hayatına çok daha kolay bir şekilde entegre edebilmektedir.
  • Waldorf yaklaşımını benimseyen okullarda, çocuklar notlar ile değerlendirilmemektedir. Her bir çocuğun gelişimi ile uzunca raporlar hazırlanmakta ve bu raporlar doğrultusunda çocukların gelişimleri daha yakından takip edilmektedir.
  • Waldorf yaklaşımı, bir çocuğun bütünsel açıdan gelişmesi gerektiğini desteklemektedir. Uygulanan bir bilginin çocuk tarafından kazanılması, var olan becerilerin uygulanabilmesi, hayal gücü ve yaratıcılığın güçlenmesi, sosyal sorumluluk bilincinin kazanılması, ahlaki ilkeler ve empati duygunun gelişmesi gibi farklı alanlara eşit derecede önem verilmektedir. Ele alınan bir konu, yukarıda sayılan alanlar ile bir bütün şeklinde işlenmektedir.

Waldorf yaklaşımı, özellikle okul öncesi eğitimde son derece önemli ve bir o kadar da etkilidir. Waldorf yaklaşımını benimseyen anaokullarında, çocuklara çocuk olmalarının dışında başka hiçbir misyon yüklenmemektedir. Çocuk, önce çocuktur ve tek görevi ise oyundur.

Çocukların ilk 7 yılında öğrenmeleri ancak oyun ve taklit ile sağlanmaktadır. Bu dönemlerde çocukların akademik başarı ve hırsları doğrultusunda eğitilmeleri, çocuklardaki potansiyelin körelmesine neden olmaktadır. İlk olarak çocuğun benlik bilincinin geliştirilmesi ve çocuğun potansiyelinin özgür bırakılması gerekmektedir. Ancak bu sağlanırsa hem insanlık hem de dünya için fayda sağlayan bireyler yetiştirilebilmektedir.

Waldorf eğitimini benimseyen anaokullarında, çocuklara bilgi aktarımı ders şeklinde verilmemektedir. Hayal güçlerini harekete geçirerek matematik becerileri geliştirilirken, okunan hikâye ya da şiirler ile de dil becerileri geliştirilmektedir. Aynı zamanda Waldorf eğitiminin her aşamasında olduğu gibi bu dönemde de çocuklara sanat, müzik, fen eğitimi ve drama gibi aktiviteler de sunulmaktadır. Tüm bunlar bir zorlama çerçevesinde değil, çocuğun da aktif olduğu keyifli vakitler geçirilerek sunulmaktadır.

Waldorf Yaklaşımında Kullanılan Oyuncaklar

Waldorf yaklaşımı, çocukların okul öncesinden 12. sınıfa kadar sosyal, duygusal, akademik ve bedensel gelişimini hareket ve sanat dalları ile iç içe bir program ile gelişmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda kullanılan materyallerin de doğru bir şekilde seçilmesi son derece önemlidir. Geleneksel eğitim programından farklı olduğu için klasik defter, kalem, tahta ve kitap gibi materyallerden çok daha fazlası gerekmektedir.

Okul öncesi dönemde ya da evde kullanılması önerilen Waldorf oyuncakları ise şu şekildedir;

  • Bez Bebek: Bez bebeklerini giydiren, onlarla üzüntü ya da sevinçlerini paylaşan çocuklar, duygusal gelişimlerini bu oyuncak türü ile oldukça etkili bir şekilde tamamlayabilmektedir.
  • Tamir Seti: Çocukların (kız-erkek fark etmeksizin), hem ince motor kabiliyetlerini hem de sosyal becerilerini geliştirmede oldukça etkilidir. Aynı zamanda çocuğun bu oyun seti ile öğrendiklerini, günlük hayata adapte edebilmesi de çok daha kolay olmaktadır.
  • Bul-Tak Oyuncaklar: Oyuncaklar üzerindeki belirli şekilleri doğru bir şekilde bulup yerine takan çocukların hem bilişsel yetenekleri hem de el becerileri etkin bir şekilde gelişebilmektedir.
  • Doktor Seti: Meslekleri tanımasında oldukça yardımcı olan doktor setleri, aynı zamanda çocukların ince motor kaslarını ve sosyal becerilerini de geliştirmeye yardımcı olmaktadır. Ayrıca bu oyun setleri, çocukların gerçek hayatta karşılaşabileceği durumları güvenle karşılayabilmesini de sağlamaktadır.
  • Mutfak Seti: Yine erkek-kız fark etmeksizin kullanılabilen mutfak seti oyuncakları, çocukların sorumluluk bilincini geliştirmesinde son derece etkilidir.
  • İç İçe Geçirmeli Oyuncak Türleri: Birbirinden farklı materyal ya da şekillerde tasarlanan bu oyuncaklar, çocukların zekâ gelişimlerini olumlu yönde etkilemektedir.
  • Müzik Enstrümanları: Sanat ile iç içe olan Waldorf yaklaşımı, çocukların ritim duygularını geliştirmeyi sağlamaktadır. Flüt, ksilofon ya da tef gibi farklı müzik aletleri kullanılabilmekte ve aynı zamanda çocukların kendi müziklerini yapmalarını sağlayarak kendilerine olan güvenini de arttırmaktadır.
  • Dokuma Tezgâhları: Genellikle 6 yaşından büyük çocukların kullanması önerilen dokuma tezgâhları, çocukların hem bilişsel hem de sosyal becerilerinin gelişmesinde son derece etkili oyuncaklardır. Aynı zamanda ince motor kasları da bu dokuma tezgâhları sayesinde gelişebilmektedir.

Waldrof Yaklaşımı Neden Önemlidir?

Okul öncesi çağdan, çocukların 12. sınıfa kadar sanat ile iç içe olacak şekilde eğitim ve öğrenimlerini destekleyen Waldrof yaklaşımı, düşünüldüğünden çok daha büyük bir öneme sahiptir. Geleneksel eğitim programlarında, çocuğa yalnızca bilgi aktarımı yapılmaktadır. Bu yaklaşım ise, çocukların içlerindeki potansiyeli çıkarabilmek için yalnızca bilgi aktarımının yetersiz olduğunu savunmaktadır. Waldrof yaklaşımının neden bu kadar önemli olduğu, aşağıdaki maddelerde en kısa hâli ile belirtilmektedir.

  • Çocuğun bireysel gelişimini desteklendiği için
  • Çocuğun herhangi bir şeyi düşünmesinden ziyade, o şeyi nasıl düşündüğüne odaklanıldığı için
  • Çocuğun yalnızca bir şeyi öğrenmesinin değil, yaratıcılığını geliştirip çok yönlü olarak gelişmesi sağlandığı için
  • Çocuğun, sahip olduğu potansiyel ve yetenekleri doğrultusunda kendi yolunda kimseye ihtiyaç duymadan, yüksek bir özgüven ile ilerleyebilmesi için Waldrof yaklaşımının uygulanması son derece önemlidir.
Makaleyi faydalı buldun mu?
0
0
Makeleyi Paylaşın
0