Metabolik Sendrom

Hipertansiyon ve şeker hastalığı gibi birbiriyle ilişkili olan hastalıkların bir arada görüldüğü hastalıklar bütünü olan Metabolik Sendrom, hastaya ve semptomlara göre tedavi edilir. 

Metabolik Sendrom Nedir?

Metabolik sendrom obezite, şeker hastalığı, koroner arter hastalığı, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği gibi birbiriyle ilişkili olan hastalıkların bir arada görüldüğü hastalıklar bütünüdür. İnsülin direnci sendromu, poli metabolik sendrom, sendrom x, uygarlık sendromu ve ölümcül dörtlü olarak da adlandırılmıştır. 

Uluslararası Diyabet Federasyonu'nun kriterlerine göre erkeklerde %33,9, kadınlarda %51,1 oranında Metabolik sendrom mevcuttur. Ülkemizde, yapılan çalışmalarda bu oran 20 yaş üstü erkeklerde %28, kadınlarda %39,6 olarak saptanmış ve sıklığın giderek artmakta olduğu gösterilmiştir. Görülme oranı yaşla birlikte artmakta olup 20-29 yaş grubunda %6,7, 60-69 yaş arasında ise %43,5 şeklindedir.

Metabolik Sendrom Bileşenleri

İnsülin direnci: İnsülin vücutta şeker dengesini sağlayan, yüksek olan kan şekerinin kullanılmak üzere dokulara taşınmasını, dolayısıyla kan şekerini düşüren bir hormondur. İnsülin direncinde vücut bu hormona yanıtsızdır. Genetik faktörler, beslenme bozukluğu, hareketsizlik, obezite, ileri yaş insülin direnci oluşumunda önemlidir. Sağlıklı kişilerin %25’inde görülürken şeker hastalığı olanlarda bu oran %75 e çıkmaktadır. İnsülin direncinde vücut daha fazla insülin salgılar ve erken evrelerde şeker yüksekliği görülmeyebilir, fakat ilerleyen dönemlerde yükselen insülin şekeri azaltmakta yeterli gelmez ve kişide şeker yüksekliği meydana gelir.

Şeker hastalığı: Vücutta kalp damar hastalığı, kas ve sinir sistemini etkileyen ve birçok hastalığa sebep olan şeker hastalığı metabolik sendromun bir parçasıdır. Tokluk kan şekeri yüksekliği, kalp damar hastalıkları açısından bağımsız risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Şeker hastalığı vücutta ilk olarak ve en sık küçük damarları etkiler bu duruma mikroanjiopati (küçük damar hasarı) denir. Damar duvarı zayıflar, yağ plakları damara daha sıkı yapışır ve ilerledikçe damar tıkanıklığı gelişir.

Hipertansiyon: Hipertansiyonun %90’ının nedeni belirlenemeyen esansiyel hipertansiyon denilen durum oluşturur. Fakat insülin direncinin bunun en sık sebeplerinden olabileceği düşünülmektedir. İnsülin vücutta su ve tuz tutulumunu artırır. Normalde bu durum damarlarda genişleme ile vücut tarafından dengelenmeye çalışılır. İnsülin direnci durumunda bu dengelenme sağlanamaz damarlarda kasılma ve dolayısıyla tansiyon artışı izlenir.

Dislipidemi: Trigliserid (serbest kan yağı) veya VLDL (küçük-yoğun kolesterol) yüksek, HDL (iyi kolesterol diye bilinir, çünkü kolesterolün damarlardan karaciğere geçişini sağlar) düşüktür. Fakat LDL düşüklük veya yüksekliği tanı kriteri değildir, genellikle de normal değerlerdedir. Dislipidemi aynı zamanda kalp damar hastalıklarını da arttırarak metabolik sendroma yol açabilir. 

Obezite: İnsülin direncinin en önemli sebebi ve belirtisi gösteren santral/ abdominal obezitedir. “Elma tipi şişmanlık” olarak da bilinen bu türde karın çevresinde yağlanma artmıştır.  Obezite aynı zamanda şeker hastalığının temel risk faktörlerindendir ve çalışmalarda alınan her bir kilogramın şeker hastalığı sıklığının %5 oranında arttığı gözlenmiştir. Bu nedenle semptom olsun olmasın tüm obez hastalar metabolik sendrom ve bileşenleri açısından taranmalıdır. Bu amaç doğrultusunda bel çevresi ölçümü veya vücut kitle indeksi kullanılmaktadır.

Koroner Arter Hastalığı: Metabolik sendrom ateroskleroz (damar içi madde birikimine bağlı damarlarda kalınlaşma, sertleşme ve daralma) için önemli bir risk faktörüdür. KAH geliştiren bireylerin %53'ü aynı zamanda metabolik sendrom hastasıdır. Metabolik sendromu bulunan hastalarda koroner arter hastalık/kalp damar hastalığı riski yaklaşık 3 kat artmıştır.

Metabolik Sendrom Belirtileri Nelerdir?

Çoğu hastada direkt metabolik sendrom tanısı koyduracak belirgin bir belirti yoktur. Görünür en önemli işaret bel çevresi ve kiloda artıştır.

Bileşenlere yönelik belirtilere baktığımızda şeker yüksekliği durumunda: 

İnsülin direncinin diğer bir  belirtisi olarak “akantozis nigrikans” denilen özellikle koltuk altı ve boyun derisi renginde koyulaşma gözlenir.

Metabolik Sendrom Nedenleri Nelerdir?

Damar duvarında bulunan endotel denilen tabaka damar gevşeme ve kasılmasında rol oynar. Bu tabakanın fonksiyonunu kaybetmesi durumunun (endotel disfonksiyon), metabolik sendromun belirtileri gözlenmeden önce oluştuğu belirlenmiştir. 

Yukarıda belirtilen birbiriyle ilişkili hastalıkların bir arada görüldüğü bu sendromun ayrı ayrı her bileşeninin nedenleri olabileceği gibi, ortak nedenlere de sahiptirler. 

Bunlar:

  • Yüksek tansiyon (>140/90 mmHg)  
    • Esansiyel (nedeni belirlenmeyen)
    • Damar tıkanıklığı
    • Böbrek Hastalığı
  • Şeker yüksekliği/insülin direnci
  • Trigliserid yüksekliği, HDL (iyi kolesterol) düşüklüğü
  • Obezite
  • Aile öyküsü
  • Kadınlarda polikistik over sendromu (yumurtalıkta kist oluşumu, erkek tipi kıllanma, kilo artışı gibi birkaç durumun bir arada gözlendiği kadın hastalığı)
  • Stresli yaşam
  • Sigara kullanımı
  • Alkol kullanımı
  • Hareketsiz yaşam

Metabolik sendromu olan kişilerde henüz metabolik sendroma neden olduğu ya da bu hastalığı kötüleştirdiği kanıtlanamayan iki durum daha gözlenmiştir. Bu durumlar kanın aşırı pıhtılaşması ve uzun süreli düşük derecede iltihaplanma durumudur.

Metabolik Sendrom Teşhisi

Her hastalıkta olduğu gibi bu hastalıkta da ilk aşamada ayrıntılı bir öykü ve fizik muayene gerekir. Bel çevresi ölçümü, vücut kitle indeksi (kilonun, boyun karesine bölümü ile hesaplanır ve 30 ve üzeri obezite ile ilişkilidir) ve tansiyon ölçümü özellikle risk faktörü olan hastalarda çok önemlidir. 

Vücut kitle indeksine göre yapılan sınıflama:

  • <18.5  kg/m2 = Zayıf
  • 18.5-24.9 kg/m2 arası = Normal Kilolu
  • 25-29.9 kg/m2 arası = Fazla Kilolu
  • 30-34.9 kg/m2 arası = I.Derece Obez
  • 35-39.9 kg/m2 arası = II.Derece Obez
  • 40 -50 kg/m2 arası = III.Derece Morbid Obez
  • >50 kg/m2 üstü = Süper Obez

Laboratuvar testleri

  • Kan şekeri (açlık- tokluk) ölçüm: Normal açlık kan şekeri seviyesi 100 mg/dL'den azdır. 100 mg/dL veya daha yüksek bir açlık kan şekeri seviyesi (veya yüksek kan şekerini tedavi etmek için ilaç almak) metabolik bir risk faktörüdür. 100-125 mg/dL arasında açlık kan şekeri düzeyi prediyabet (bozulmuş glukoz toleransı) olarak kabul edilir . 126 mg/dL veya daha yüksek bir açlık kan şekeri seviyesi aşikar diyabet olarak kabul edilir .
  • Oral glukoz tolerans testi (açlık şekeri ve şeker yüklemesi yapıldıktan sonra 1. ve 2. saatlerde kan şekeri ölçümü; aynı zamanda şeker hastalığı tanısı koyduran testlerden biridir.)
  • Hemoglobin A1c: Şeker hastalığı tanısında ve tedavi takibinde kullanılan yaklaşık 3 aylık durumu gösteren testtir.
  • Kan lipit profili: Bu testte vücut kolesterol değerleri (HDL, LDL ve trigliserid) ölçülür. Kalp damar hastalıklarında daha çok LDL yüksekliği belirgin iken, bu değer Metabolik sendrom tanı kriterleri arasında yer almaz. Metabolik sendromda trigliserit yüksekliği ( >150 mg/dL) ve HDL düşüklüğü ( kadınlarda <50 mg/dL, erkeklerde < 40 mg/dL) tanı kriteridir.
  • Karaciğer fonksiyon testleri 

Metabolik sendrom tanısında kullanılmasa da ek bilgi açısından kullanılan diğer testler şu şekildedir:

  • C-peptit: Kişinin vücudunun insülin üretimini değerlendirmede bir belirteçtir.
  • CRP  düşük doku hasarı ve iltihaplanma durumlarının erken belirteci olduğu gibi kalp hastalıkları risk değerlendirmesinde de kullanılmaktadır. Metabolik sendromlu hastalarda CRP değeri arttıkça kalp damar hastalık riski artmaktadır.
  • İdrarda albümin ölçümü: Böbrek hastalıklarında erken belirteç olarak kullanılan bu değer, şeker hastalığının değerlendirilmesinde önemlidir.

Metabolik Sendrom için Türkiye Endokrinoloji Metabolizma Derneği, Metabolik Sendrom Çalışma Grubunun önerdiği  tanı kriterleri aşağıda belirtildiği gibidir. Tek bir tanesinin bulunması ile Metabolik sendrom tanısının konulamayacağı bilinmelidir. 

Tanı için aşağıdaki maddelerden en az 3 kriterin sağlanması gerekmektedir:

  • İnsülin direnci, bozulmuş glikoz toleransı veya şeker hastalığından en az biri
  • Hipertansiyon (kan basıncının >140/90 olması veya antihipertansif ilaç kullanıyor olmak)
  • Dislipidemi (Trigliserid değeri >150 veya HDL değeri kadında <50, erkekte <40)
  • Santral obezite (karın çevresinde yağlanma ve kilo artışı diğer bölgelerden fazla; Vücut kitle indeksi >30 ve bel/kalça oranı kadında>0.85, erkekte>0.9)

Metabolik Hastalık Tedavisi

Tedavi, hastaya ve semptomların şiddetine göre değişiklik gösterebilmektedir. Risk faktörleri bulunan hastalarda yaşam değişimi hastalığın önlenmesinde ve ilerlemesinin engellenmesinde büyük bir paya sahiptir. 

Metabolik Sendrom önlem ve tedavisinde en önemli adım kilo kontrolüdür. Erkeklerde bel çevresi 102, kadınlarda 88 santimetreyi geçtiğinde risk artar. Vücut ağırlığının %5’i veya %10'un kaybı ile bile metabolik sendromun tüm bileşenlerini kontrol altına alabilir. Aynı zamanda %7’lik bir kayıp ve düzenli egzersiz sonucunda 4 yıllık süre içinde şeker hastalığı gelişme riski neredeyse yarı yarıya metabolik sendrom gelişimi de %41 oranında azalmaktadır.

Diğer yapılması gerekenler ise: 

  • Sigaranın bırakılması
  • Aşırı yağlı besinlerden kaçınılması
  • Katı yağ, margarin, kızartma gibi besinlerden kaçınılması
  • Tuz tüketiminin azaltılması
  • Sebze, meyve ve lif tüketiminin arttırılması
  • Kilo verilmesi
  • Tansiyon takibi ve tansiyonun normal sınırlarda tutulması
  • Düzenli ve hafif tempolu egzersiz ( özellikle düzenli olarak günde 40 dakika yürüyüş  veya günde en az 10.000 adım) insülin direncini önleyerek veya azaltarak şeker düzeyi, yağ düzeyi  ve kan basıncı kontrolünü sağlar, dolayısı ile  kalp damar fonksiyonları üzerinde olumlu etkiler geliştirir.
  • Şeker hastalığının önlenmesi veya kontrolü

Hastalığın şiddeti doğrultusunda ilaç tedavisi gerekebilir. Tedavide nedene yönelik ilaçlar kullanılır:

İnsülin direncini azaltmaya yönelik ilaçlar: Vücudun insüline yanıtını arttırmaya yönelik ilaçlardır.

Kan basıncını düşüren ilaçlar: Kalbin iş yükünü azaltmaya yönelik ilaçlardır. Yüksek tansiyonu olan hastalarda kullanılır.

Lipit düzenleyici ilaçlar: Kan trigliserid miktarını azaltma ve HDL miktarını arttırmaya yönelik ilaçlardır.  Aynı zamanda yağ plakları oluşumunu ve damar tıkanıklığı riskini azaltmaya yardımcı olur.

Bu tedavilerle kilo kontrolü yapılmayan hastalarda obeziteye yönelik cerrahi işlem gerekebilir. 

Metabolik Sendrom Tedavi Edilmezse

Metabolik Sendromu bulunan hastalarda kalp damar hastalıkları gelişme riski sağlıklı hastalara göre en az 3 kat fazladır. Çalışmalarda Metabolik Sendromu olmayan hastalarda kalp damar hastalıklarına bağlı  ölüm oranı yaklaşık %3 iken bu oran Metabolik hastalığı bulunanlarda %12 olarak saptanmıştır.

Metabolik sendrom tedavi edilmediği ya da kontrol altına alınmadığı sürece uzun süre içerisinde ciddi ve kalıcı sorunlara neden olmaktadır. 

Bu durumları aşağıdaki gibi özetleyebiliriz.

  • Ateroskleroz (damar sertliği)
  • Kalp krizi
  • İnme
  • Şeker hastalığı ve buna bağlı olarak görme problemleri, sinir hasarı, el ve ayaklarda iyileşmeyen yaralar
  • Böbrek hastalığı
  • Karaciğerde yağlanma
  • Uyku apne sendromu
  • Safra taşı gelişmesi
  • Reflü
  • Depresyon
  • Ölüm

Metabolik Sendroma Ne İyi Gelir?

Beslenmenin düzenlenmesi metabolik sendromun neredeyse tüm nedenlerinin önlenmesinde en önemli role sahiptir. Düzenli beslenme obezitenin önlenmesinde ve tedavisinde bilinen en etkili yöntemlerdendir. Bunun yanı sıra şeker, yağ, kolesterol ve tansiyonda düşüşe, dolayısıyla bu hastalıkların yol açabileceği diğer sorunların da önlenmesine aracı olur.

Doymuş yağ, margarin ve alkol tüketiminin azaltılması; sebze- meyve, lif, baklagiller ve zeytinyağı tüketiminin arttırılması, sigaranın bırakılması Metabolik sendrom ve daha birçok hastalığın ilerlemesinin önlenmesinde yardımcıdır.

Düzenli yapılan fiziksel aktivitenin (günlük 40-45 dakikalık  yürüyüş, bisiklet sürme, yüzme vs.) yağ oranını, trigliserid ve LDL kolesterolü düşürdüğü; HDL değerini arttırdığı görülmüştür.

Tedavi bölümünde bahsedilen yaşam değişiklikleri hastalıktan korunma ve hastalığı önleme açısından kişiye düşen en önemli vazifedir

Bunun yanında stresten uzak durmak, düzenli uyku, doktor öneri ve kontrolü doğrultusunda ve risk oluşturabilecek ek hastalık durumu yoksa düşük doz aspirin kullanımının da faydaları görülmüştür.

Metabolik Sendroma Ne İyi Gelmez?

  • Sigara, tütün ve aşırı alkol kullanımı Metabolik Sendroma iyi gelmeyeceği gibi, hastalığın başlıca sebeplerindendir.
  • Obezite, yüksek miktarda yağ ve tuz tüketimi birçok hastalıkta olduğu gibi bu hastalıkta da  savaşılması gereken sebeplerdendir. Bu hastalıklar  kolesterol düzeyini ve aterosklerozu (damar sertliği) şiddetlendirmekte, hastalığın ilerlemesine ve tedaviye yanıt vermemesine neden olur
  • Stresli yaşam kalp damarlarındaki kas kasılmasının şiddetlenmesine neden olabilmektedir.

Metabolik Hastalık İlaçları

Her ilaç gibi bu hastalıkta kullanılan ilaçlar da reçetesiz, doktor kontrolünde olmadan kullanılmamalıdır. Her ilaç hastaya özgüdür. Kişinin yaşına, bulunan ek hastalıklarına göre kullanılan ilaçlar değişiklik gösterebilmektedir. İstenmeyen sonuçların doğmaması için doktorunuza danışmadan ilaç almanız önerilmez.

İnsülin direncine yönelik kullanılan ilaçlar şu şekilde özetlenebilir:

  • Metformin: İnsülin direncini düzeltir. Kan şekerinde azalmanın yanı sıra  kilo kaybı da sağlamaktadır. Yağ profili üzerinde olumlu etkileri gözlenmiştir.
  • Glitazonlar: İnsülin direncini düzeltmeye yönelik kullanılan diğer bir ilaç grubudur. Ödem ve kilo artışı yapabilirler. vardır. Bu sebeple özellikle kalp yetmezliği olan hastalarda kullanımdan kaçınılması gerekir.

Bu iki ilaç grubu da şeker hastalığı mevcut olan Metabolik Sendromlu hastalarda kullanılmaktadır. Diğer hastalar için ülkemizde onayı yoktur.

Dislipidemiye yönelik olanlar:

  • Fibratlar: Serum trigliseridlerini azaltarak etki gösterirler. 
  • Statinler: Hedef LDL düzeyine ulaşmada etkilidirler. LDL tek başına kriter olmasa da Metabolik sendrom adı altında şeker hastalığı veya koroner arter hastalığı  varlığında kullanılır. Gebede kullanılmaz.

HDL düşüklüğünü kontrol etmede sigara kesilmesi ve düzenli egzersiz en etkili yöntemdir.

Yüksek tansiyona yönelik olanlar:

  • Anjiotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri (Kaptopril, enalapril, lisinopril vb.) ve anjiyotensin II reseptör antagonistleri (sartanlar): Anjiotensin  damar duvarında kasılma yapan bir maddedir. Bu maddeyi oluşturan enzim anjiotensin converting enzim (ACE) dir. ACE inhibitörleri ve anjiotensin II reseptör antagonistleri insülin sensitivitesini arttırmaları  ve şeker hastalığı gelişimini önlemenin  yanı sıra kardiyoprotektif ( kalp koruyucu) ve renoprotektif ( böbrek koruyucu) etkileri nedeniyle metabolik sendromda kullanılırlar. Böbrek hastalığı olanlarda dikkatli kullanılmalıdır. Gebelerde kullanılmaz.
  • Kalsiyum kanal blokerleri (amlodipin vb.) ve beta-blokerler (metoprolol, nebivolol, karvedilol vb.): Metabolik sendromun diğer bileşenleri üzerinde olumsuz etki göstermeden hipertansiyonu kontrol ederler.  Beta blokörlerin kan basıncı düşük olan hastalarda, KOAH'ı bulunan hastalarda kullanılması sakıncalıdır.
  • Aspirin: Belirgin şeker hastalığı ve koroner arter hastalığı olan, kullanmaya engel durumu bulunmayan tüm hastalara günlük düşük doz aspirin önerilmektedir. Aktif mide kanaması veya aspirin alerjisi durumunda kaçınılmalıdır.

Metabolik Sendrom Ameliyatı

Yaşam değişikliği ve ilaç tedavisinin yetersiz kaldığı durumlarda ya da ileri derece obezite durumunda metabolik cerrahi denilen tüp mide ameliyatı (mide küçültme), mide  bypassı, duodenal switch, mide balonu gibi cerrahi yöntemler uygulanabilmektedir. Bu ameliyatlar ek hastalığı olup vücut kitle indeksi  >35, ek hastalığı olmayıp vücut kitle indeksi >40 olan hastalarda uygulanır. ,

Mide Bandı: Laparoskopik (kapalı) yöntemle uygulanan bir ameliyat türüdür. Midenin ağız kısmının yaklaşık 3 cm altına bir bant yerleştirilir ve hastanın durumuna göre takiplerde bandın sıkılığı ayarlanabilir. Ameliyat sonrası görülebilecekler sorunlara arasında yutma güçlüğü, bandın hasar görmesi ve ya kayması sayılabilir.

Sleeve Gastrektomi (tüp mide) Ameliyatı: Laparoskopik yöntemle uygulanır. Midenin yaklaşık %70-75’lik bir kısmı çıkarılır. Mideden salgılanan iştah arttırıcı hormon seviyeleri de azalacağından ameliyat sonrası iştah kontrolü sağlanır.

Gastrik Bypass : Mide girişi kısmıyla ince bağırsak birleştirilir. Besin emilimi azalır. Diğer bahsedilen ameliyatlara göre daha zor ve daha risklidir. İleri dönem sonuçlarına bakıldığında tüp mide ameliyatı ile benzer olması ve riski daha yüksek olması nedeniyle artık daha az uygulanmaktadır.

İleal transpozisyon : İnce bağırsağın ilk ve son kısmı yer değiştirilir. Besinler önce son kısma ulaşır ve pankreastan salınan emilimi sağlayan maddelerle birlikte tüm bağırsak boyunca ilerler.

Ameliyat uygulanmayacak hastalar:

  • Anestezi almaya uygun olmayan hastalar
  • Ameliyat sonrası tedaviye uyum gösteremeyecek hastalar
  • Psikiyatrik hastalığı mevcut olan hastalar
  • Madde ve alkol bağımlılığı mevcut hastalar olarak özetlenebilir.

Hamilelikte Metabolik Sendrom

Gebelik sırasında yağlanma artışı olması, kısmi insülin direnci gelişmesi tanı koymada güçlük yaratabilmektedir.

Gebelik öncesi dönemde şeker hastalığı veya Metabolik Sendrom tanısı almış olan hastalarda anne ve bebek açısından risk vardır. Anne karnında büyüme gelişme geriliği, anne karnında ölüm, erken doğum, doğum travmaları, yenidoğan solunum sıkıntısı, doğumsal kalp hastalığı, şeker hastalığı, çocukluk çağı Metabolik sendrom kas-iskelet anomalisi ve daha bir çok soruna yol açmaktadır. Bu nedenle bu gebelerin takibi sağlıklı gebelerden daha sık yapılmalıdır. 

Kalp hastalığı olan gebelerde anne açısından doğum sırasında riskler mevcuttur. Bu hastalarda takip ve tedavinin düzenliliği çok önemlidir.

Gebelik öncesi sağlıklı olan hastalarda gestasyonel diyabet dediğimiz gebeliğe bağlı şeker hastalığı oluşabilir. 

Risk grubunda olan hastalar:

  • Obezite, vücut kitle indeksi >25
  • Ailede şeker hastalığı
  • IGT (Bozulmuş Glukoz Toleransı) öyküsü
  • PCOS ( Polikistik over sendromu)
  • >35 yaş
  • >4000 gr bebek doğurmak
  • Açlık kan şekeri >85 mg/dl
  • Önceki gebeliklerde gestasyonel diyabet tanısı

Bu nedenle tüm sağlıklı gebelerde tarama yapılır ve gestasyonel diyabetin (gebelik diyabeti) erken tespiti ile, daha sonra doğabilecek sorunlar ( erken doğum, doğum sonrası kanama, gebelikte gelişen yüksek tansiyon vs) açısından önlem alınabilir. Bu hastaların doğum sonrası takibi çok önemlidir çünkü bir kısmında şeker hastalığı kalıcı hale gelebilmektedir. Şeker hastalığının yanı sıra bu hastalarda yüksek tansiyon, kalp damar hastalıkları ve uzun vadede Metabolik sendrom, böbrek hastalıkları, inme gibi hastalıklar gelişebilmektedir.

Çocuklarda Metabolik Sendrom

Metabolik sendrom daha çok obez çocuklarda görülmekle birlikte Metabolik sendrom kriterleri erişkinlerdeki gibi standardize edilemediği, ergenlik dönemi farklılıkları olması, erişkinde gözlenen laboratuvar anormalliklerinin görülememesi, kalp damar hastalıklarının erişkinlerdeki sıklığının olmaması nedeniyle bu hastalarda tanı koymak daha zordur.

Altta yatan bir sorun olmaksızın enerji fazlalığı nedeniyle oluşan obezite “eksojen obezite” (basit obezite) olarak adlandırılır,  çocuk ve ergenlerde görülen obezitenin %95’ini oluşturmaktadır.

Dünya genelinde çocukluk ve ergenlik döneminde Metabolik sendrom sıklığında artış gözlenmektedir.1999-2004 yılları arası verilere göre  kız çocuklarında %2.1, erkek çocuklarda %6.7 olmak üzere ortalama %4.5 metabolik sendrom rapor edilmiştir. 

Metabolik Sendrom için Hangi Doktora Gidilir?

Konuyla ilgilenen bölüm iç hastalıkları olmakla birlikte tedavi ve takipte esas olarak iç hastalıklarının alt birimi olan endokrinoloji bölümü ilgilenmektedir. Tedaviye yanıtsız hastalarda ameliyat gerekliliği halinde bu ameliyat genel cerrahi bölümü doktorları tarafından yapılmaktadır.

Ne zaman doktora başvurulmalı?

  • Ailede şeker hastalığı veya kalp hastalığı varsa
  • Yeni başlayan çok su içme, özellikle geceleri idrara sık çıkma durumu varlığında
  • Önceki doktor kontrollerinizde insülin direnciniz olduğu söylendiyse
  • Obeziteniz mevcutsa
  • Yüksek tansiyon hastalığınız varsa
  • Özellikle doymuş yağ ağırlıklı düzensiz beslenmeniz varsa risk altında olabilirsiniz. Bu durumların mevcudiyeti halinde doktora başvurmalısınız.
Makaleyi faydalı buldun mu?
0
0
Makeleyi Paylaşın