Akciğer Apsesi

Akciğer apsesi, akciğerde oluşan boşlukta bakteriyel bir enfeksiyon meydana gelip apse oluşmasıdır. Genel olarak ilaç tedavisi kullanılır.

Akciğer Apsesi Nedir?

Akciğerler vücuda alınan oksijenin kana yayılmasını sağlayan ve vücuttaki oksijen dengesini kontrol eden organdır. Akciğer apsesi herhangi bir nedenle akciğerin bir kısmında yıkım oluşması ve bunun üzerine akciğerde oluşan boşlukta bakteriyel bir enfeksiyon meydana gelip apse oluşmasıdır. Ayrıca direkt olarak bir bakteriyel enfeksiyon da bir yıkım yaratıp apseye neden olabilir.

Apse içeriği genelde bakteriler ve yıkıma uğramış akciğer dokusundan oluşur. Akciğer apseleri genelde tek bir bölgede görülür. Ancak bazı durumlarda çoklu bölgeleri etkileyebilir. Çoklu bölge etkilenmeleri genelde bağışıklık sistemi baskılanmış olan kişilerde görülmektedir. Apsenin varlığı 6 haftadan daha kısa ise buna akut akciğer apsesi denirken 6 haftadan uzun olanlara kronik akciğer apsesi adı verilmektedir.

Akciğer Apsesi Belirtileri

Akciğer apsesinin en belirgin özelliği hastada oluşan öksürüktür. Öksürük genelde prodüktif bir özelliktedir. Yani öksürükle birlikte balgam da gelir. Öksürük ile birlikte apse içeriğinin bronşlara açılması durumunda hastaların ağzından kan veya pürülan materyal yani iltihap içeriği gelebilmektedir. Bu içerik oldukça pis kokuludur ve hem hastayı hem etrafındaki kişileri rahatsız eder. Balgamın rengi genelde iltihaplı olduğu için kahverengi, sarıdır. Ancak apseye neden olan mikroorganizmaya göre yeşil ve gri de olabilmektedir.

Akciğer apsesinde görülebilecek diğer belirtiler şunlardır:

Akciğer Apsesi Nedenleri

Akciğer apsesi, primer ve sekonder olarak iki sınıfa ayrılabilir. Her ikisinde de etken olan mikroorganizmalar ve nedenler birbirinden farklılık göstermektedir. Primer akciğer apsesinde ekstrapulmoner bir odak yoktur yani enfeksiyon sadece akciğerlerdedir. Sekonder akciğer apsesinde ise ekstrapulmoner bir odak vardır. Yani enfeksiyon genelde vücuttaki başka bir bölgeden akciğerlere yayılmıştır veya eskiden var olan akciğer enfeksiyonlarının üstüne akciğer apsesi oluşmuştur. Sekonder akciğer apsesi yaşayan hastalarda genelde bağışıklık sistemi baskılanma durumu ve kanser öyküsü bulunmaktadır.

Akciğer apsesi direkt olarak bakterilerin akciğeri yıkıma uğratmasıyla gerçekleşebildiği gibi başka bir lezyon üstüne bakteriyel bir enfeksiyon binmesiyle de oluşabilir. Enfeksiyoz nedenler arasında en sık bulunan bakteri türleri anaerobik yani oksijeni sevmeyen bakterilerdir. Ayrıca staf. aerius, p. aeruginosa gibi bakteriler de etken olabilmektedir. Bunların yanında bakteri hariç mantar, parazit gibi mikroorganizmalarda nadiren akciğer apsesi nedeni olarak saptanabilmektedir.

Non-enfeksiyoz nedenler yani var olan başka bir akciğer sorununun üstüne binen enfeksiyon durumlarında ise septik emboli, vaskülit, bronş kanseri, lenfoma gibi hastalıklar görülür. Septik embolide vücutta başka bir bölgede bulunan enfeksiyon akciğere yayılır. Vaskülit ise damarlarda oluşan inflamasyon yani iltihabın akciğere yayılması durumudur.

Primer akciğer apselerinin en sık nedeni pnömoni yani zatürredir. Pnömoniler içinde en sık görülen de aspirasyon pnömonisidir. Yani vücutta orofarenks ve nazofarenks adı verilen ağız ve burun boşluklarında var olan maddelerin solunum hareketi ile birlikte akciğerlere ulaşması sonucu akciğer apseleri oluşur. Bu maddelerin aspirasyonu yani akciğerlere çekilmesi normal insanlarda çok sık görülen bir durum değildir. Genelde bu durum bilincin bozuk olduğu durumlarda görülür. Anestezi sonrası süreç, alkol komaları, sara krizleri, kafa travmaları, beyin damarlarındaki anormallikler, inme gibi durumlar en sık nedenlerdir.

HIV gibi bir durum sonucu oluşan bağışıklık sistemi baskılanma durumları yine bağışıklık sistemi ile ilgili hastalıklar olan otoimmün hastalıklar, hava yollarını tıkayan maddelerin solunması, diş ve diş eti hastalıkları ve ağız içi hijyeninin kötü olması akciğer absesi oluşması için risk faktörlerindendir.

Akciğer Apsesi Teşhisi

Akciğer apsesinin teşhisi öncelikle tıbbi öykü alma ve fizik muayene ile başlar. Hekim öncelikle apseye neden olabilecek durumları saptamaya çalışır. Bunun için hastanın yakın zamanda anestezi altında bir ameliyat olup olmadığını veya aspirasyona neden olabilecek bir durum olup olmadığına karar vermeye çalışır. Daha sonra yaptığı fizik muayene ile akciğerlerde anormal sesleri saptamaya çalışır.

Daha sonra teşhis için kan testleri ve görüntüleme testleri kullanılabilir. Yapılan kan testlerinde lökositoz, CRP yüksekliği gibi enfeksiyon belirteçleri saptanır. Apse içeriğindeki bakterileri saptamak için balgam kültürleri ve bronkoskopi denilen aletle akciğerlere girilip alınan materyalin kültürü yapılabilir. Kültür ile apse içeriğindeki mikroorganizmalar dışarıda üretilip tanı konmaya çalışılır.

Görüntüleme yöntemi olarak da röntgen ve tomografi en sık kullanılan yöntemlerdir. Röntgen görüntüsü aslında direkt olarak özellikle başlangıç döneminde apse tanısını koyduramaz. Ancak şüphelenmeyi sağlayabilir ve daha çok apsenin komplikasyonları tespit etmek, durumu diğer hastalıklardan ayırmak için kullanılır. Tomografi genelde daha spesifik görüntüler elde edilmesine yardımcı olur.

Akciğer Apsesi Tedavisi

Akciğer apsesinin başlıca tedavisi ilaçlarla yapılmaktadır. Apsenin kaybolması için özellikle penisilin, metranidazol, klindamisin gibi antibiyotikler kullanılır. Bu antibiyotik tedavileri 4-6 hafta gibi normalden daha uzun süre kullanılabilir. İlaç tedavisine ek olarak drenaj adı verilen durum da apse tedavisinde önemli yer kaplar. Drenaj farklı yöntemlerle akciğerlerdeki apse içeriğinin boşaltılmasını sağlamaktır.

Akciğer grafisinde hava-sıvı seviyesi veren apselerde yani apsenin bronş sistemine açıldığı durumlarda uygulanan drenaj, postural drenajdır. Postural drenajda hastaya değişik pozisyonlar verdirilerek apse içeriğinin ağızdan çıkarılması sağlanmaya çalışılır. Seviye vermemiş yani bronş sistemine açılmamış apselerde ise bronkoskopik drenaj uygulanır.

Bronkoskopik drenajda apse içeriği özel aletler ile boşaltılmaya çalışılır. Bazı durumlarda tüm bu tedavilere rağmen hala büyük çaplı bir kavite akciğerde varlığını sürdürüyorsa, durdurulamayan kanamalar oluştuysa, bazı komplikasyonlar yani farklı hastalıklar geliştiyse cerrahi yöntemler düşünülebilir.

Akciğer Apsesi Tedavi Edilmezse

Akciğer apsesi tedavi edilmediği takdirde bazı komplikasyonlara neden olabilmektedir. Bu durumlar acil olabildiği için hızlıca tedavi ve müdahale gerekebilir. Bu durumlar genelde apse rüptür olduğu durumlarda yırtıldığında oluşur.

Bu komplikasyonlar şu şekilde sıralanabilir:

  1. AmpiyemAmpiyem akciğerlerde var olan enfeksiyonun, akciğerleri saran zarların arasında da oluşmasıdır. Erken dönemde göğüs tüpü gibi yöntemlerle drenaj sağlanmaya çalışılır ama ilerlediği takdirde genelde cerrahiye ihtiyaç duyulur.
  2. Bronkoplevral fistül: Bronkoplevral fistül, bronşiyal sistem ile akciğer zarları olan plevra arasında bir ilişkinin oluşması durumudur. Bu durum da tehlikeli olabilmekte ve müdahale gerektirir.
  3. Akciğer kanaması: Akciğer kanaması, apsede görülebilecek bir komplikasyondur. Kanama hafif olabileceği gibi çok şiddetli de olabilir. Şiddetli oluşan kanamalar acil cerrahi gerektirir.
  4. Enfeksiyonun yayılması: Akciğerlerde oluşan enfeksiyon daha sonra vücutta herhangi bir bölgeye yayılıp oralarda apse oluşturabilir.

Akciğer Apsesi için Hangi Doktora Gidilir?

Akciğer apsesi için gidilmesi gereken bölüm Göğüs Hastalıklarıdır. Bir göğüs hastalıkları uzmanı akciğer apsesi tanısını koyup tedavisini yapabilmektedir. Akciğer apsesi kişide kendini öksürük, kötü kokulu balgam gibi durumlarla gösterir. Bu gibi durumlarda vakit kaybetmeden bir hekime başvurulmalıdır. Çünkü özellikle oluşabilecek komplikasyonlar ölümcül olabilmektedir.

Makaleyi faydalı buldun mu?
1
0
Makeleyi Paylaşın

Akciğer Apsesi ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular

Akciğer apsesi ölümcül müdür?

Akciğer apsesi ilerlediği ve tedavi edilmediği takdirde ölümcül olabilecek bir hastalıktır. Özellikle apse vücutta diğer bölgelere yayıldığında yani yaygın bir enfeksiyona neden olduğunda ölümlere sebep olabilir. Apse sonrasında amfizem, fistül gibi komplikasyonlar da hastalığın ilerlemesine katkı sağlamaktadır.

Int. Dr. Ahmet Kerim Demirbaş