Tip 1 Diyabet

Vücudun, bazı dokularını yanlışlıkla düşman olarak algılaması ve bunlara savaş açması durumu olan hastalığın kesin tedavisi için hastanın insülin alması gereklidir.

Diyabet Nedir, Çeşitleri Nelerdir?

Diyabet genel olarak, kan şekeri yüksekliği ve çeşitli sebeplerle vücutta insülin hormonu ihtiyacına olan artışla seyreden oldukça yaygın bir hormonal hastalıktır.  

İnsülin, hücrelere şekerin (glikoz) girişini sağlayan bir hormondur. Pankreastan salgılanır. Eğer kan glikozu hücrelere giremezse vücut bu besinlerden faydalanamaz ve besin alındığı halde hücrelerde açlık ortaya çıkar. Aynı zamanda kanda yüksek oranda serbest dolaşan ve tüketilemeyen glikoz karaciğerde yağa çevrilerek vücudun çeşitli yerlerinde depolanmaya başlar ve ya özellikle damarlar olmak üzere organlara çökerek problemler yaratır. 

Diyabetin oluşum mekanizmasına göre bugün tanımlanan 3 ana tipi vardır. Tip 1 diyabet, Tip 2 diyabet ve MODY. Toplumda en yaygın görülen tip 2 diyabettir.

Tip 2 diyabet, toplumda genelde belirli bir yaş üzerinde görülen en yaygın diyabet tablosudur. Burada insülin üretimi devam etmektedir fakat hücreler insüline cevap vermemektedir. İnsülin direnci adı verilen bu tabloyla başlayan tip 2 diyabette seneler içinde pankreas da insülin üretimini azaltır ve zamanla sıfırlar. Bu evreye gelene kadar tip 2 diyabette çeşitli ilaçlarla ya hücrelerin duyarlılığı arttırılır ya da pankreasın çalışması teşvik edilir. Pankreas tamamen çalışmaz hale geldikten sonra veya çok yetersiz hale geldiği zaman tip 2 diyabet hastalarının insülin kullanma zamanı gelmiş demektir. 

MODY (maturity-onset diabetes of the young) ise, gençlikte ortaya çıkan yetişkin tip diyabet tablosudur. Tip 2 diyabet gibi insülin direnci ile seyreder, ortaya çıkmasında genetiğin rolü yüksektir ve 20 yaş civarı ortaya çıkması tipiktir.

Tip 1 Diyabet Nedir?

Tip 1 diyabet ise, tip 2 diyabet ve MODY’den tamamen farklı olarak insülin direnci olmaksızın, çocuklukta başlayan bir diyabet tipidir. Tip 1 diyabetin mekanizmasının merkezinde, insülin üreten organ pankreasın beta hücrelerinin vücudun kendi savunma hücreleri tarafından harap edilmesi ve etkisiz hale getirilmesi vardır. Bu sebepten tip 1 diyabet bir otoimmün hastalıktır. Bu hücrelerin harap edilmesi sonucu vücutta insülin üretimi yaklaşık 5 yaş civarında tamamen biter ve genelde gürültülü ve ani bir tabloyla hastalık ortaya çıkar.

Sebebi tam olarak ortaya konamasa da genetiğin ön planda olduğu düşünülmektedir. Dünyada yine nedeni bilinmeyen bir şekilde giderek görülme sıklığı artmaktadır. 2 yaş grubunda pik yapar; bunlardan ilki okula başlama çağı olan 6-7 yaş civarı diğeri ise, ergenlik dönemidir.

Tip 1 diyabette hiç insülin üretimi olmadığı için tanı aldıktan sonra tek tedavileri dışarıdan insülin hormonu almaktırBunu bir ömür sürdürmeleri gerekir bu açıdan zahmetli ve uzun yıllar mücadele gerektiren bir hastalıktır. Günümüzde henüz tip 1 diyabetin ilaçla tedavisi mümkün değildir.

Tip 1 Diyabet Belirtileri Nelerdir?

Tip 1 diyabet genelde ortaya çıkmasına yakın süreçte şu belirtileri gösterir:

  • Çok susamak ve su içmek, çok idrara çıkmak
  • Sürekli ve ya çoğunlukla içinde olunan açlık hissi 
  • Açlık hissiyle beraber çok yemek yemeye rağmen kilo kaybı
  • Keskin, aseton benzeri nefes kokusu

Bunlar ailenin çocuğun günlük davranışlarında ve alışkanlıklarında değişimle anlayabileceği belirtilerdir.

  • Kan şekerinde artış
  • İdrarla glikoz atılması (normalde insanların idrarına glikoz hiç çıkmaz)
  • İdrarla keton atılması

Bunlar ise henüz belirtileri ortaya çıkmamış çocuklarda herhangi bir sebepten kan ve ya idrar tahlili yapılırsa görülebilecek bulgulardır. Teşhis başlığında detaylı söz edilecektir.

Tip 1 diyabet genelde belirti vererek başlar fakat belirtiler çok silik olabilir ve ya ailenin dikkatinden kaçabilir. Bu durumda hastalarda diyabetik ketoasidoz olarak adlandırılan bir tablo ortaya çıkar. Oldukça gürültülü ve korkutucudur. Hastaların %30’u bu diyabetik ketoasidoz tablosu sonucu acil servise kaldırılarak tip 1 diyabet tanısı alır.

Diyabetik Ketoasidoz (DKA) Nedir?

Diyabetik ketoasidoz yeni başlayan tip 1 diyabetlerin ani ortaya çıktığı durumlarda tanı almasına sebep olan oldukça ciddi bir metabolik kriz tablosudur. Sebebi insülin yetersizliğidir.

Tip 1 diyabeti olan bir çocukta yeterli insülin bulunmadığında vücut enerji kaynağı olarak kan şekerini kullanamaz. Bu durumda yapacağı şey kandaki yağ asitlerini karaciğerde keton adı verilen maddelere dönüştürmek olur. Ketonlar, özellikle beyin gibi hayati organlar tarafından şeker yokluğunda enerji kaynağı olarak kullanılabilir. Açlık durumunda her bireyde belirli düzeyde üretilen maddelerdir fakat tip 1 diyabetli çocuklarda miktarı aşırı artar. Bunlar asit içerikli maddelerdir ve kanın asitlik dengesini de bozarak pH’ını düşürürler.

Keton yani kanda asitli madde artışının yanında, kanda çok miktarda şeker bulunmasından dolayı (kan glukozu düzeyi normal kişilerde 100 mg/dl iken, bu tabloda 1000’e kadar çıkabilir) su da göreceli azalır. Çocuklarda başlangıçta çok su içmeye çalışarak bunu bir süre toparlar fakat bu sıvı da sürekli idrarla atılır ve su içemeyecek bir genel durum ortaya çıkınca vücut hızla susuz kalır. Bunun sonucunda kanın asitlik oranı daha da artar ve tablo derinleşir.

Kanda asitlik artışına bağlı olarak, hızlı ve yüzeysel nefes alış verişler, bulantı ve kusmalar görülür. Kusmaya karın ağrısı eşlik edebilir. Kusmaya ve kanın normal dengelerinin bozulmasına bağlı olarak mineral miktarları da değişiklikler gösterir ve neticede bilinç kaybı hatta ileri vakalarda koma oluşur.

Diyabetik ketoasidoz sebepleri arasında, kullanılan insülin dozunun yetersizliği, psikolojik stres, aşırı egzersiz, ergenliğe giriş dönemi, sıvı kaybı ve ya susuz kalma ve çeşitli enfeksiyonlar (özellikle solunum yolunda) bulunur. 

Tedavisi için mutlaka vakit kaybetmeden acil servise başvurulmalı ve hekimler hastanın tip 1 diyabet olduğu konusunda bilgilendirilmelidir. İlk yapılacak işlem, hastanın sıvı açığının kapatılması ve varsa mineral dengesizliklerinin giderilmesidir. Ardından damar yolundan gerekli düzeyde insülin verilir ve eğer hasta düzelirse bir süre sonra rutin cilt altı insülin tedavisine geri dönülür. Agresif ve ani yükleme şeklinde tedavi verilirse hastalarda beyin ödemi oluşabilir. Dolayısıyla ailelerin ani bir düzelme beklememesi gerekir. Diyabetik ketoasidoz hekimler tarafından kolayca tanınan ve tedavi edilen bir tablodur.

Hipoglisemi Nedir?

Hipoglisemi, kan şekerinin aşırı düşerek (60 mg/dl’nin altı) vücutta çeşitli belirtiler meydana getirmesidir. İyi kontrollü ve yaşam düzeni olan hastalarda bile haftada 1-2 kez hafif olarak görülebilir. Hipoglisemi esnasında, halsizlik, huysuzluk, ağızda kuruma, bayılma hissi, terleme, kaygılı ruh hali görülebilir. Genelde hastaların ve yakınlarının oldukça aşina olduğu ve hafif düzeyde ise bir meyve suyu ya da glikoz tableti ile belirtileri geçirebildiği bir tablodur. Eğer belirtiler arasında bilinç kaybı ve bayılma gibi ciddi problemler varsa acil servise başvurulup glukagon tedavisi alınması gerekir.

Tip 1 Diyabet Nedenleri Nelerdir?

Tip 1 diyabetin henüz tam olarak nedeni aydınlatılamamıştır. Toplumda en sık görülen tablo olan tip 2 diyabet gibi insülin direnci sonucu oluşmaz. 

Hiçbir çocuk normal koşullarda kötü beslenmekten, abur cubur, fast food ya da şekerli gıdalar tüketmekten tip 1 diyabet olmaz. 

Tip 1 diyabetin ortaya çıkışı, genetik ve çevresel faktörlerin kombinasyonu sonucudur. Genetik yatkınlığın kanıtları, kardeşlerde %2-8 oranında, tek yumurta ikizlerinde ise %40-50 oranında hastalığın ortaya çıkmasıdır. 

Fakat diyabet göz rengi gibi belirli genlerin doğrudan aktarımı sonucu gelişmez. Pek çok gen ve faktör rol oynamaktadır. Tip 1 diyabet oluşumunda ön planda olan genler, HLA-DR 3 ve 4 adlı genetik bölgelerde bulunmaktadır. Bunların bilinmesi gelecek zamanda genetik ve kök hücre tedavilerine ışık tutacaktır.

Kesin olmamakla beraber, bebeklikte geçirilen çeşitli virüs hastalıkları, maruz kalınan kimyasallar, anne sütü yerine inek sütü almak ve psikolojik stresin de hastalığın oluşumuna katkı sağladığı düşünülmektedir.

Tip 1 Diyabet Teşhisi

Tip 1 diyabete teşhis koymak için hekim öncelikle hastanın şikayetlerini ve tıbbi öyküsünü dinleyecek, ardından fizik muayene yapacaktır. Ardından kan testi isteyecek ve sonucuna göre teşhis koyacaktır. Tip 1 diyabet teşhisi için kılavuzlarca oldukça net sınırlar belirlenmiştir ve her hastanede sonucu çıkabilecek basit testlerle tanıya gitmek mümkündür.

Bunun için kullanılabilecek genel olarak 2 tanı aracı vardır:

  • Kan tahlili: Sabah aç karnına verilen kan örneği içinde kan glikozu ve HgA1c değeri ölçülür.
  • OGTT (Oral glukoz yükleme testi): Çocuklarda genelde ihtiyaç duyulmasa da, kan tahlilinde kan şekeri 100 ila 125 arasında çıkarsa, bozulmuş açlık glikozu teşhisi konur ve OGTT yapılarak diyabet varlığı araştırılmaya çalışılır. Bu test için hastanın kan şekeri ölçülür ardından hastaya 75 yada 100 gram glikoz ağızdan sıvı halde verilir. 1. ve 2. saatin sonunda kan şekeri ölçülür. Eğer 2. saatin sonunda kan şekeri 140-200 mg/dl arasında ise bozulmuş glikoz toleransı teşhisi konur. Bu genelde çocuklarda enfeksiyon gibi ek sebeplere bağlıdır. Bunların tedavi edilmesinin ardından ölçümler tekrarlanmalıdır.

Şu kriterlerden birinin varlığında diyabet teşhisi konur:

  • Açlık (en az 8 saat) kan şekerinin 126 mg/dl’nin üzerinde olması,
  • Herhangi bir zamanda aç ve ya tokken ölçülen kan şekerinin 200 mg/dl’nin üzerinde olması
  • OGTT sonrası 2.saatte kan şekerinin 200 mg/dl’nin üzerinde olması
  • HgA1c değerinin %6.5’ten büyük olması (bu değer son 3 aydaki şeker dengesinin bir göstergesidir)

Tip 1 diyabet teşhisi esnasında önemli bir faktör de ek hastalıklar açısından hastaların taranmasıdır. Özellikle çölyak, tiroidit, Addison hastalığı, IgA eksikliği ve mide-bağırsak ülserleri tip 1 diyabeti olan çocuklarda sıklığı artan hastalıklardır, bunların mutlaka kontrol edilmesi gerekir çünkü bazen tip 1 diyabet çeşitli endokrin sendromların bir ayağı olarak ortaya çıkabilmektedir.

Tip 1 Diyabet Tedavisi

Tip 1 diyabetin tedavisinde olmazsa olmaz faktör dışarıdan insülin alınmasıdır. Fakat bu insülinin doğru kullanılabilmesi, istenmeyen etkilere sebep olmaması için hasta eğitimi ve yaşam tarzı düzenlemesi çok önemlidir.

  • Hasta eğitimi: Hasta ve hasta yakınları eğitimi diyabet yönetiminde oldukça önemli bir yerdedir. Eğitimin amacı, insülin enjeksiyonu saatleri, yöntemi ve miktarı başta olmak üzere hiperglisemi ve hipoglisemi (kan şekerinin fazla yükselmesi ve düşmesi) konusunda bilgilenmeyi sağlamaktır. Önemli bir faktör de kan şekerinin rutin ölçümünün ve takibinin öğretilmesidir. Bilgilendirme ve eğitimi sağlayacak en önemli ve yetkin personel hastanelerdeki özel eğitimli diyabet hemşireleridir. Günümüzde artık neredeyse tüm devlet hastanelerinde ücretsiz olarak bu eğitimler verilmekte ve danışmanlık yapılmaktadır.
  • Yaşam tarzı değişikliği ve beslenme: Tip 1 diyabet özellikle çocuklarda ortaya çıkan bir problem olduğu için haliyle yönetimi biraz daha zor olacaktır. Çocuklar diğer yaşıtlarının yediklerinden içtiklerinden tüketmek isteyecek ve ya her gün öğünlerini aynı saatlerde düzenli almak istemeyecektir. Aile için zorlayıcı olabilse de, çocuğa bu alışkanlıkların kazandırılması insülin tedavisinin başarısı için şarttır. 

İnsülin her yenen yiyecekle salınımı artan bir hormon değildir. Yalnızca karbonhidrat tüketimine bağlı ihtiyacı artar. Bu da demektir ki, tip 1 diyabette en önemli faktör, her gün aynı miktarda karbonhidrat tüketmektir. Büyük çocuklarda ve yetişkinlerde hastanın kendisinin, küçük çocuklarda ise beslenmesinden sorumlu kişilerin özellikle çocuğun sık tükettiği besinlerin karbonhidrat içeriklerini ve buna göre yapacakları insülin artırımının miktarını öğrenmeleri gerekir.

Tip 1 diyabet hastalarında da önerilen beslenme aslında sağlıklı kişilere önerilen diyet rejiminden çok farklı değildir. Günlük beslenmenin %50-60’ı sağlıklı karbonhidratlardan, % 20 civarının proteinlerden, %30’undan azının da yağlardan oluşması önerilir. Yağların %10’undan azı doymuş yağ olmalıdır.

  • İnsülin tedavisi: tip 2 diyabet hastaları bir süre ilaçlarla idare edebilse ve tedavi alabilse de maalesef günümüzde bu tip 1 diyabet hastaları için geçerli değildir. İnsülin tedavisi gerekliliği %100’dür. İnsülin tipleri ve tedavisi hakkında detaylı bilgi diyabet ilaçları başlığında verilmiştir.

İnsülin tedavisine yeni başlanan dönemde dışarıdan alınan hormon henüz tam olarak harap olmamış pankreasta uyarı meydana getirerek insülin salınımının artmasına neden olabilir. Bu durumda hastanın belirtileri oldukça hafifler ve kan şekeri normal düzeylere inerBu döneme balayı dönemi adı verilir. En fazla 2 sene sürer ve ardından tip 1 diyabet tablosu tamamen oturur. Kesinlikle bu dönemde hastalık geçti zannedilerek tedavinin bırakılmaması gerekir, sonuçları çok ciddi olabilir. Maalesef tip 1 diyabet geçici bir hastalık değildir.

  • Düzenli kan şekeri ölçümü: Kan glikozu rutin olarak her öğün öncesi ve gece yatmadan ölçülmelidir. Bazen sabah uyanınca ve ya uyku arasında problem yaşayan hastalarda gece 2-3 gibi insülin ölçümü yapılması gerekebilir. Sıklıkla problemlerin yaşandığı hastalarda dakika dakika kan şekeri miktarını ölçebilen geçici glikoz monitörleri de kullanılması gerekebilir.

Tip 1 Diyabet İlaçları 

Tip 1 diyabet için var olan tek ilaç insülindir. Günümüzde oldukça ucuz ve kolay elde edilebilen bir sentetik hormon olan insülin, çok ince özel iğnelerle hastaların kendisi tarafından cilt altına enjekte edilerek kullanılır. Ayrıca bunun için kalem şeklinde uygulamayı kolaylaştıran enjektörler mevcuttur.

İnsülinler genel olarak 4 çeşittir:

Çok kısa etkili insülinler: Lispro, Aspart, Glulisin (5-15 dk’da başlar 3-5 saat sürer)

Kısa etkili insülinler: Regüler (kristalize) insülin (30-60 dk’da başlar 5-8 saat sürer)

Orta etkili insülinler: NPH (2-4 saatte başlar 10-16 saat sürer)

Uzun etkili (bazal) insülinler: Glarjin, Detemir (2-4 saatte başlar 20-24 saat sürer)

Normal insülin tedavisi bu çeşitli etki süreleri olan insülinlerin çeşitli oranlarda kombinasyonları sonucu düzenlenir. Hatta hazır kombin edilmiş kalemlerde bulunup kullanıma hazır durumda satılabilirler. Genel olarak en sık başvurulan rejim, günlük ortalama alınan karbonhidrat düzeyi, yaş, ergenlik durumu, egzersiz alışkanlığı gibi pek çok faktöre göre insülin dozu hesaplamasının ardından %30-50’sinin uzun ve bazal etkili insülinlerle geri kalanının da kısa etkililerle alınması şeklindedir. Bu rejimlere uyum sağlamak için hastanın beslenme ve insülin enjeksiyonlarının çok düzenli olması gerekmektedir. Ortalama alınan karbonhidrat miktarı sabit tutulmalı, aşırı egzersizden uzak durulmalıdır.

Fakat, iyi eğitimli, hesaplama yapabilecek kültürel düzeyde ve yaşta olan, ve ya çok uzun süredir hastalığın yönetimini yapan hastalara alınan karbonhidrat miktarına göre insülin dozu hesaplaması da öğretilebilir. Bu sayede, daha esnek beslenme düzeni ve insülin kontrolü mümkündür. 

İnsülin kullanımını oldukça kolaylaştıran bir faktör de kullanımı hızla artan insülin pompalarıdır. Bunlar cilt altına belirli aralıklarla devamlı kısa etkili insülinler salmaktadır. Bu sayede sıkı kontrol yapılabilir. Pompaların duruma göre elle ayarlanması ve miktar artırımına gidilmesi mümkündür. Her yaştan hastaya fiziksel olarak uyumlu olmakla beraber hastaların bilinçli olması gerektiği için çok küçük yaşta çocuklara önerilmez. 

İnsülin pompaları erişkin tip 1 diyabet hastaları için oldukça pratiktir.

Tip 1 Diyabet Tedavi Edilmezse 

Tip 1 diyabet tedavi edilmezse yaşamla bağdaşmayan bir tablodur ve ölümle sonuçlanır. Tedavi alındığı takdirde bile iç organlara verdiği zararlar tam olarak engellenememektedir. Zaten genel olarak, oldukça gürültülü tablolara yol açan bir hastalık olduğundan tedavisiz kalması düşük olasılıktır fakat tedavisinin titizlikle yürütülmemesi de ciddi problem arz eder. Hasta yakınları ve hastalar bu konuda çok hassas olmalıdır.

Tip 1 Diyabet Hastalığı Gidişatı ve Hastaları Uzun Dönemde Bekleyen Riskler

Tip 1 diyabet, oldukça ciddi ve vücuttaki tüm sistemlere etkisi dokunan bir metabolik-endokrin hastalıktır. Bu komplikasyonlar içinde kontrol altında tutulması gerekenler ve sık görülenler şunlardır:

  • Retinopati: Retinopati, göz damarlarında meydana gelen hasarlar anlamına gelir. Tanıdan 15 yıl içinde, hastaların %98’inde çeşitli oranlarda meydana gelen bir uzun dönem komplikasyondur. Hasta tarafından hissedilmeyecek düzeyde hafif de seyredebilir, tedavi edilmediği takdirde görme kaybına ilerleye de bilir. Bu sebepten tanıdan sonra her yıl rutin olarak tip 1 diyabet hastaları göz hastalıkları uzmanına başvurarak kontrollerini yaptırmalıdır.
  • Nefropati: Diyabetin böbrekte ve böbrek damarlarında meydana getirdiği hasarlardır. Tanıdan sonra 20 yıl içinde hastaların %20’sinde hafif ve ya ağır düzeyde ortaya çıkabilen nefropati, tip 1 diyabete bağlı ölümlerin %50’sinden sorumludur. Böbrek yetmezliği gelişmesine sebep olarak hastaların hayati tehlikeye girmesine sebep olur. Tüm diyabet hastalarında belirli oranda idrarla protein kaçağı söz konusudur. Buna mikroalbüminüri denir. Bu kaçağın artması ile makroalbuminüri oluşur nefropatinin ilerlediğinin bir kanıtıdır. Yıllık olarak idrar örneği verilerek kontrolleri yapılması gereken bir komplikasyondur. Aynı zamanda böbrek hastalığı riski yüksek hastalar için sıkı tansiyon kontrolü ve protein kısıtlaması yapılması gerekebilir.
  • Nöropati: Nöropati, diyabetin sinirlere verdiği zararlardır. Uzun dönemde ortaya çıkan bir problem olup, el ve ayaklarda uyuşma, çeşitli rahatsızlık hisleri, his kayıpları ve bağırsak tembelliği gibi belirtilerle kendini göstermesi tipiktir. Nöropati için belirtiler yoksa rutin kontrol gerekli değildir.
  • Vaskülopati: Diyabet sonucu damarlarda meydana gelen hasarlanmadır. Uzun dönemde ve ileri yaşlarda her çeşit diyabet hastasında, inme, kalp krizi, hipertansiyon gibi hayati riskleri arttıran bir patolojidir.

Bunların yanında özellikle küçük yaşta ortaya çıkan tip 1 diyabette, çocuklarda büyüme-gelişme geriliği, katarakt, kemik erimesi, ergenlik gecikmesi gibi problemler de yaşanması olasıdır.

Tip 1 diyabetin seyri korkutucu görünse de, özellikle ergenlik çağında ve yetişkinlik döneminde hipoglisemi riski göze alınarak yapılan ciddi, katı ve agresif kan şekeri düzenlemesi komplikasyona gidiş olasılığını belirgin derecede azaltır. Bunun yanı sıra, tansiyonun ve ek hastalıkların da önlenmesi için hasta yaşam tarzına çok dikkat etmelidir. Özellikle nefropati gelişimi başlayan hastalarda ACE inhibitörleri adlı ilaç grubunun kullanılması gidişatı yavaşlatır, hatta geriletebilir.

Hastalar kendilerine dikkat ettikçe, yaşam düzeni sağladıkça, kontrollerini geciktirmedikçe ve tedavilerini aldıkça ortalama yaşam süreleri ve kaliteleri toplumun geri kalanından ciddi farklılık göstermeyecektir.

Tip 1 diyabet tedavi edilemese de başarıyla yönetilebilen bir hastalıktır.

Tip 1 Diyabete Ne İyi Gelir?

Tip 1 diyabete iyi gelecek şeyler genel olarak şöyledir:

  • Bilinçli, tedavi ve hastalık yönetimi konusunda eğitilmiş ebeveynler
  • İnsülin kullanımının ciddiye alınması ve mümkün olduğunca çocuğun da yaşı ile uygun düzeyde bu konuda eğitilmesi
  • Düzenli, sağlıklı, şekerin kısıtlı olduğu bir beslenme düzeni
  • Ergenlik çağına giriş döneminde hastaların mutlaka tekrar hekime başvurarak insülin dozu ayarlaması yapması
  • Düzenli spor ve egzersiz (insülin ihtiyacını düşürür)
  • Özellikle sık tüketilen besinlerin karbonhidrat düzeylerini ve insülin dozu hesaplamayı öğrenmek
  • Psikolojik stresten mümkün olduğunca uzak kalmak ve stres yönetimi öğrenmek

Tip 1 Diyabete Ne İyi Gelmez?

  • Aşırı egzersiz (egzersiz düzeyine göre insülin dozu azaltılmalıdır yoksa hastanın şekeri fazla düşer)
  • Aç kalmak, düzensiz beslenmek
  • Az uyumak, bozuk hayat düzeni
  • Enfeksiyon geçirmek, hastalanmak
  • Sağlıksız, fazla basit şeker içeren, gazlı içecekler, şekerlemeler, tatlılar, hamur işleri gibi besinlerin sık tüketildiği bir beslenme düzeni
  • Psikolojik ve bedensel her türlü stres
  • Diyabeti geçireceği iddia edilen her türlü bitki çayı, karışım, besin desteği ve ilaç

Gebelikte Tip 1 Diyabet

Tip 1 diyabetlilerin neredeyse hepsi en geç ergenlikte tanı alır. Bu sebepten gebelik esnasında ortaya çıkmaz. Zaten gebelikle beraber ortaya çıkan daha önce herhangi bir belirtisi olmayan diyabet tablolarına gestasyonel diyabet adı verilir.

Bunun yanı sıra, daha önceden tanı almış tip 1 diyabetli kadınların gebeliklerinde farklı bir süreç yaşaması beklenmez. 

Gebelik tüm kadınlarda insülin direnci ve diyabete yatkınlık oluşturan bir tablo olduğundan insülin ihtiyacı artabilir, bu konuda mutlaka kadın hastalıkları ve doğum uzmanı bilgilendirilmelidir.

Tip 1 Diyabet Hastalığı için Hangi Doktora Gidilir?

Tip 1 diyabet, için Pediatrik Metabolizma ve Endokrinoloji bölümleri uzmanlaşmıştır. Tedaviyi yönetmekte Pediatri uzmanları da yetkindir.

Çocukta, sık yemek yeme, çok su içme, çok idrara çıkma ve bunlara rağmen kilo kaybı mevcutsa bir uzmana başvurulması uygun olacaktır, vakit kaybedilmemesi diyabetik ketoasidoz tablosu riskini azaltır.

Makaleyi faydalı buldun mu?
0
0
Makeleyi Paylaşın

Tip 1 diyabet ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular

Tip 1 Diyabet Genetik Mi?

Tip 1 diyabet, tam olarak sadece genlerle geçen bir hastalık değildir. Genetik yatkınlığın hastalığın ortaya çıkmasında önemli bir yeri olduğu bilinmektedir fakat henüz tam olarak aydınlatılamamış çevresel faktörler de oldukça etkilidir. Tek yumurta ikizlerinde bile %40-50 oranında diğer ikizde görülmektedir. Bu demektir ki ne tek başına genetiktir ne de genlerle alakasız bir hastalıktır.

Dr. Çisem Timur

Tip 1 Diyabet Hastalarının Çocuğu Olur Mu?

Tip 1 diyabet hastaları tedavilerini doğru ve düzenli yürüttükleri takdirde bedensel fonksiyonları ve kapasiteleri normal kişilerden farklı olmaz. Hastalık böbrekler, gözler ve sinirler üzerinde uzun yıllar sonucu bazı tahribatlar meydana getirse de üreme sistemi ile ilgili bir probleme yol açmaz. Çocuk sahibi olmamaları için herhangi bir sebep yoktur.

Dr. Çisem Timur

Tip 1 Diyabet Hastaları Evlenebilir Mi?

Ülkemizde 18 yaşını geçmiş ve akli dengesi yerinde olan her birey gibi tip 1 diyabet hastaları da evlenebilir. 

Evlenmek herhangi bir tıbbi duruma bağlı değildir. Tip 1 diyabet hastalığı evlenmeye engel olan bir hastalık değildir.

Dr. Çisem Timur

Tip 1 Diyabet Hastaları Oruç Tutabilir Mi?

Tip 1 diyabet, mutlaka belirli aralıklarla insülin alınması gereken bir hastalıktır. İnsülin alabilmek için de yemek yenmesi şarttır aksi takdirde alınan insülin kan şekerini aşırı düşürerek hastanın hayati tehlikeye girmesine sebep olur. Ayrıca uzun süre susuz kalmak tip 1 diyabet için çok tehlikelidir. Bu sebepten oruç tutmamaları önerilir.

Dr. Çisem Timur

Tip 1 Diyabet Ne Zaman Biter Ya Da Geçer?

Tip 1 diyabet maalesef şu anki tıbbi imkanlarla tedavisi olan bir hastalık değildir. Hastalığın yönetiminde amaç hastaya normal bir yaşam sürdürmek ve vücutta diyabetin sebep olacağı tahribatın önüne geçmektir. İnsülin tedavisinin mümkün olmasından önce çok küçük yaşta ölümle sonuçlanan bu hastalığın günümüzde yönetilebilir olması bile büyük bir başarıdır.

Dr. Çisem Timur