Rektum Kanseri

Rektum kanseri, kalın bağırsaktaki hücrelerin kontrolsüzce büyüyüp tümör oluşturması olup yaygın tedavi yöntemleri; cerrahi, kemoterapi ve radyoterapidir.

Rektum Kanseri Nedir?

Kolorektal kanser aynı zamanda bağırsak kanseri, kolon kanseri ya da rektum kanseri ile aynı anlamda kullanılabilir. Kanser; kolon ya da rektum (kalın bağırsağın anatomik bölümleri) içinde gelişir. Kolorektal kanserlerinin çoğu sigmoid kolon (rektum öncesindeki yaklaşık 40 cm uzunluğu olan bağırsak kısmı) ve rektumda yerleşir.

Kolorektal kanser hem erkeklerde hem de kadınlarda sıklıkla izlenen bir kanser türüdür. Oransal olarak erkeklerde yüzde 4,5 kadınlarda ise bu oran yüzde 3,3’dir. Yaş olarak sıklığı 40 yaşından itibaren artmaktadır. Global olarak her yıl 1 milyondan fazla insana kolorektal kanser teşhisi konmaktadır. Kolorektal kanser kadınlarda görülen en sık ikinci erkeklerde ise üçüncü en sık görülen kanser tipidir. Ülkemizde kolon ve rektum kanseri vaka sayısı kadınlarda yüz binde %12,5 erkeklerde ise yüzde 18,2’dir.

İnsan vücudundaki hücreler belli bir zaman döngüsü içinde dengeli ve en önemlisi kontrollü bir şekilde bölünebilirler. Hücreler vücudun fizyolojik ihtiyacı doğrultusunda belli bir sayı veya gerektiğini kadarı ile bölünebilen canlı birimidir.

Fakat bu denge kanser hücreleri tarafından bozularak kontrolsüzce bir çoğalma başlar. Bu çoğalma ile tümör (kitle) dokusunu oluştururlar. Bu anormal hücre topluluğu normal hücre ve dokuları yıkarken kan ve lenfatik dolaşım ile vücuda dağılırlar. Kolorektal kanser kalın bağırsağın içini örten tabakasında hücrelerin aşırı ve kontrolsüz büyümesi ile başlar ve zamanla diğer doku ve organlara yayılabilir. Kontrolsüzce hücre çoğalması rektumda başlar veya rektuma yayılırsa rektum kanseri gelişir.

Rektum Kanserinin Belirtileri Nelerdir?

Rektum ya da kolorektal kanserlerinin belirti ve şikayetleri kanser dokusunun yerine ve evresine göre değişmektedir.

Genelde kanserin kolon içinde dağılımı şu şekildedir;

  • %30 rektum
  • %28 sigmoid
  • %13 çekum (ince bağırsağın kalın bağırsağa bağlanma yeri)
  • %11 transvers kolon (enine kolon)
  • %9 inen kolon (sol kolon)
  • %9 çıkan kolon (sağ kolon)

Belirtileri genel olarak kanserin lokasyonuna göre değerlendirirsek;

  • Sağ kolon tutulumu: Kilo kaybı, anemi (kansızlık), kanama, sağ alt karında kitle hissi,
  • Sol kolon tutulumu: Sık kolik (ağrılı spazm) tarzda ağrı, rektum kanaması, bağırsak tıkanıklığı (ileus), tenezm (sürekli ıkınma hissi), sol alt karın kitle hissi, bağırsak alışkanlıklardaki değişiklikler (kabızlık ya da ishal)
  • Rektum tutulumu: Rektum kanaması, rektumda ele gelen kitle, tam dışkıyı boşaltmama hissi ve bağırsak alışkanlığındaki değişiklikler gibi belirtiler görülür.

Rektum kanseri hastalarının %60’ının dışkısında kan görülmektedir. Tümör dokusunun kalın bağırsak içinde genişlemesi ile bağırsak çapında daralma yaşanır. Bu dar alandan geçen dışkının bağırsak duvarında oluşturduğu hasarın yanında rektum ve kolon içinde yer alan vasküler (damar topluluğu) yapının bozulması ile polip varlığı (bağırsak mukozasının aşırı büyümesi) kanama yapan temel nedenlerdir. Bazı hastaların kanama nedenleri içinde hemoroid ya da makat çatlağı (anal fissür) olabilir. Bu yüzden özellikle mukusla karışık kanlı dışkı varlığında ileri görüntüleme (kolonoskopi vb.) yöntemleri ile tanı koyulmalıdır.

Hastalarını %43’ü yeni ortaya çıkan ishal ya da kabızlık bazen de makattan kan gelmesi gibi bağırsak alışkanlıklarındaki kötü değişimi yaşarlar. Özellikle tümör bağırsaktaki villus yapıya (bağırsak emilimi yapan kısım) etki ederse ishal daha fazla görülür. Bu hastalarda emilim bozukluğu hipokalemi (potasyum düşüklüğü) yapabilir. Bazı hastalar dışkılarının kalem gibi inceldiğine tanık olurlar. Bu hastalarda bu tarz dışkı görülmesinin nedeni ise geniş bir tümör kitlesinin kolon içini tıkanma (ileus) yapmasıdır. Eğer tümör rektumun alt kısımlarında yani anüse yakın yerde lokalize olduğunda hastaların sürekli tenezm (sürekli ıkınma hissi olmasına rağmen dışkılama yapamama) şikayetinde bulunduğu görülmüştür.

Kanama özellikle dışkıda gizli kan varlığı hastaların %26’sında görülmektedir. Dışkı ile atılan kan ile azalan kırmızı kan hücreleri vücudun gereksinimi olan oksijeni dokulara ve organlara taşıyamadığından hastalarda nefes darlığı, baş dönmesi, baş ağrısı ve hızlı kalp atımı (taşikardi) gibi şikayetler oluşur.

Hastaların %9’unda yorgunluk veya kırgınlık gibi spesifik olmayan belirtiler görülür. Tümör dokusunun büyüklüğüne bağlı olarak hastaların %9’unda bağırsak içinde tıkanıklık yaşanmaktadır. Bu hastalarda karında şişlik, ağrı, mide bulantısı ve kusma not edilir. Hastalar kanserin geç dönem belirtisi olarak pelvik ağrısı (karın ve kalça ağrısı) yaşayabilirler. Tümörün son evrelerinde kanser sinir sistemine yayılım göstermesi sonucunda bel ağrısı ya da idrar kaçırma gibi belirtiler ile görülmektedir.

Daha da nadir olarak kanser dokusunun kalın bağırsağı perforasyona (organ delinmesi) uğratması sonucunda tümörün karın zarına ulaşması ile hastada peritonit (karın zarı iltihabı) gelişmesine neden olur. Metastaz ile karaciğere ulaşan tümör karaciğeri etkileyerek hastalarda sarılık ve açıklanamayan ateş gibi belirtiler yapar.

Tümör gastrointestinal sistemi etkileyerek kanser kaşeksi sendromu yapar ve hastalarda anoreksi (iştahsızlık), kilo kaybı ve zayıflık gibi belirgin belirtiler gösterir.

Rektum Kanseri Nedenleri Nelerdir?

Rektum kanserinin neden olduğu kesin olarak bilinmiyor. Bildiğimiz çevresel faktörler ve genetik yatkınlık kansere yakalanma riskini artırmaktadır. Yeme içme alışkanlıkları ya da yağlı beslenme bu riski daha da yükselttiği bilinmektedir. Yapılan araştırmalar ışığında az pişmiş kırmızı et ya da şarküteri gibi işlenmiş et ürünleri tüketen insanlarda kanser gelişme riski yüksek seyretmiştir.

Obezite teşhisi almış ya da aşırı kilolu hastalar bu kanser risk grubu içinde yer almaktadırlar. Hayvansal temelli yağ tüketimi ile düşük posalı (lif yada fiber) diyet ise diğer bir risk nedenidir.

Aynı zamanda alkol tüketimi ile kanser gelişme riski arasında ilişki bulunmaktadır. Günde 30 gr üstü alınan alkol rektum kanserine yakalanma riskini kolon kanserine göre daha da yükseltmektedir.

Erken yaşlarda başlanılan sigara tüketimi ile kanser gelişimi artmaktadır.

Yaşlı ve kronik kabızlık yaşayan hastalarda potansiyel risk grubunda yer alırlar.

Kalıtsal ya da genetik faktörler diğer bir risk grubunu oluştururlar. Aile içinde ya da yakın akrabada rektal ya da kolorektal kanser hastası var ise ailenin diğer bireylerinde kanser riski yükselmektedir.

Bağırsak içine yer alan polipler ki bunlar iyi (neoplastik) ya da kötü huylu (non-neoplastik) bir karakter sergileyerek kanser oluşumuna zemin hazırlarlar. Bazıları saplı olarak bağırsak duvarına bağlanırken bazıları sapsız olarak geniş bir taban üzerinden bağırsak duvarına tutunabilir. Sapsız ve büyük kitleli polipler daha kanamaya yatkın seyir izlerken kanserleşme riski de artmaktadır.

Poliplerin temel tipleri şu şekildedir;

  • Adenomatöz polip: Polipler arasında sık görülen tip olmasının yanında kanserleşme potansiyeli en yüksek olan alt tiptir. Özellikle 60 yaş ve üstü kişilerde %50’ye varan görülme yüzdesi daha genç olanlarda (40 yal altı) %20 ile %25 arasındadır. Kolorektal kanserlerin neredeyse %85’i bu adenomatöz polipler üzerinden geliştiği not edilemiştir. Mikroskobik olarak 3 alt grubu vardır. Bunlar Tübüler adenom, Tübülovillöz adenom ve Villöz adenom( Kanserleşme potansiyeli en yüksek tip ) olarak bilinir.
  • Hiperplastik polip: Kolonda en sık yerleşim yapan polip tipidir. Her yaşta görülme olasılığı olan bu polipler Özellikle sol ve inen kolonda yerleşke yapan çapı 0,5 cm ile sınırlı poliplerdir. Yeni yapılan bir araştırma verilerinde Hiperplastik polip tanısı almış her 6 hastadan 1’inde kolorektal kanser gelişeceği öngörülüyor.
  • Juvenil polip (rektal polip): Genellikle tek olan ama %30 olarak çoklu polip varlığı gösterse de malign (kanserleşme) potansiyeli olmayan bir türdür. Ortalama olarak 4 yaş grubunda görülürken yetişkin hastalarda da görülebilmektedir. Genellikle rektumda görülür ve defekasyon (dışkılama) sırasında kırmızı rektal kanama yapar.

Genetik hastalıklar ya da sendromlar kolorektal riskini artırdığı bilinmektedir. Bu genetik sendromlar DNA üzerinde genetik hasar ve değişimler yaparak kontrol dışı hücre çoğalmasının önünü açmaktadır. Özellikle kişinin ailesinde 60 yaş öncesi kanser tanısı olanlarda bu genetik süreç yaşanma riski 2 katına çıkmaktadır.

Bu genetik sendromları genel olarak şu başlıklar altında açıklayabiliriz;

  • Ailesel adenomatöz polipozis (FAP): Otozomal dominant (baskın) geçen ve birçok organı etkileyebilen bir hastalıktır. Nadir görülen bu hastalık kolorektal sistem içinde 100 den fazla polip ile tanı almaktadır. Polipler 15 yaş civarında görülmektedir. Tedavi edilmediği takdirde kolon kanserine dönüşme riski %90’dır ve 45 yaş öncesi kanser gelişir. Kolorektal tanısı alan FAP hastalarının 5 yıllık sağ kalım oranı %27’dir.
  • Herediter Polipsiz kalıtsal olmayan kolorektal kanser (Lynch Sendromu): Bu hastalar yaşam boyu yüksek kanser riski altında oldukları için 20. yaştan itibaren takip edilmelidirler. Bu geni taşıyan hastaların %80 kadarında kolorektal kanseri gelişimi dışında meme, pankreas, ince bağırsak, uterus gibi kolon dışı organlarda kanser gelişebilir. Ortalama olarak 44 yaşında hastalar kanser tanısı almaya başlarlar.

Crohn ve Ülseratif kolit (inflamatuar bağırsak hastalıkları) tanısı alanlarda hastalığın şiddeti, yaygınlığı ve süresi ile ilişkili olarak kolorektal kanser gelişimi yaşanabilir.

Rektum Kanseri Teşhisi

Doktor hastada fiziksel muayeneye başlamadan önce hastanın şikayetlerini ve özellikle ailesindeki kanser hikayesi hakkında bilgi alıcı sorular sorarak muayenesine başlar.

Dijital Rektal Muayene: Doktorun bir eldiven yardımı ile iç makatı parmağı ile muayene etmesidir. Özellikle rektum duvarındaki kanser kitlesini tespit eden en hızlı yoldur. Bazen tümör kitlesi anüsten uzak bir yerde konumlanmışsa daha ileri görüntüleme teknikleri kullanılır.

Kolonoskopi: Kanser tanı ve taramasında kolonoskopinin çok önemli bir yeri vardır. Ucunda kamera ve ışık olan bu endoskopik işlem süresince kalın bağırsak muayene edilirken aynı zamanda polip varlığında poliplerin çıkarılması ve bu polipleri incelemek üzere biyopsi doku örneği alınması mümkündür. Kolonoskopi en iyi erken tanı yöntemidir. 50 yaştan ve üstünde başlayarak her 10 yılda bir Kolonoskopi yapılması en etkili kanser tarama çalışmasıdır. Yüksek riskli hasta gruplarında kolonoskopi 2 yılda bir yapılmalıdır.

Fleksibl Sigmoidoskopi: Bu yöntem neticesinde bütün kolorektal kanserlerinin %50’si tespit edilebilmektedir. Yöntem kolonoskopi ile aynı olmakla birlikte kolonoskopide tüm bağırsak incelendiğinden tanı zaman alırken sigmoidoskopi ile rektal ve sigmoid mukozası daha hızlı ve daha ağrısız bir şekilde incelenmektedir. Eğer muayene sırasında adenom (iyi huylu tümör) varlığı saptanırsa tüm kolon incelenmelidir. Üç yılda bir yapıldığında mortaliteyi (ölüm oranını) %60 oranında azaltır.

Çift Kontrast Kolon Grafisi: Rektal yoldan kontrast madde verilerek kalın bağırsak incelenmesi yapılabilmektedir. Kolon grafisinin teşhis koyma hassasiyeti kolonoskopiden daha düşüktür. 1 cm’den büyük poliplerin %80’ini gösterirken 1 cm altındaki poliplerin %60 oranında gösterebilmektedir. Özellikle bu görüntüleme yöntemi küçülen tümör dokusunu izlemede kullanılmaktadır.

Tam Kan Sayımı: Hastalarının çoğunda görülen kan kaybının anemi (kansızlık) yapıp yapmadığını gösterme adına önemli bir testtir. Demir eksikliği anemisi tanısı koymada ve bazen B-12 eksikliği ile sonuçlanan emilim bozukları ile seyreden anemileri göstermede yardımcı bir testtir.

Serolojik Markerlar (Tümör belirteçleri): Bu test yardımı ile kanser hücreleri tarafından üretilen ya da vücudumuz tarafından kanser hücrelerine cevap olarak üretilen karsinoembriyonik antijenler (CEA) yakalanmaktadır. Sağlıklı insanlarda da çok az oranda (CEA: 0-3 ng/ml) görülebilmektedir. Lakin kanser hastalarında bu oran yüksek olduğundan tanı ve takipte yardımcı olmaktadır. FAP’li ailelerde APC adı verilen gen mutasyonu tespit edebilmektedir. Lakin asemptomatik (belirtileri olmayan) hastalarda tarama testi olarak kullanılmamaktadır.

Bilgisayarlı Tomografi: Kanserin kitle olarak kolon içinde yerleşimini gösteren bir testtir. Özellikle bağırsak duvarındaki kalınlaşma, tümörün karın içinde bulunan diğer organlara (karaciğer ya da akciğer) yayılımı ve tutulumunu gösteren ve rektum kanserini evrelemede kullanılan bir testtir.

Rektum Kanseri Evreleri

  • Rektum Kanseri Evre 0: Kanserin başlangıç evresi olarak kabul edilen bu evrede kanser sadece bağırsak mukoza epiteli (bağırsağın en dış katmanı) ile sınırlıdır. Tümör mukozanın bitimi ile başlayan kas dokusuna geçmemiştir. Bu evrede tümör diğer organ ve dokulara metastaz (yayılım) yapamaz.
  • Rektum Kanseri Evre 1: Bu evrede tümör rektal mukozanın altına genişleyerek rektumun dış kas tabakasına ilerlemiştir.
  • Rektum Kanseri Evre 2: Tümör rektum duvarı içine genişleyerek rektal çevre organ ve dokulara doğru büyümeye devam eder. Lenf ve uzak organlara metastaz yoktur.
  • Rektum Kanseri Evre 3: Bu evrede tümörün bağırsak duvarı içindeki yayılımından ziyade tümörün rektuma bitişik lenf bezlerine olan yayılımına bakılmaktadır.
  • Rektum Kanseri Evre 4: Tümör bu evrede uzak organ (akciğer veya karaciğer) metastazı ve rektumdan uzak lenf bezlerini tutmuştur.

Rektum Kanseri Tedavisi

Rektum kanserinin tedavisi kanserin tipine, evresine ve rektumdaki yeri ve boyutuna göre değişmektedir. Hastanın yaş aralığı ve sağlık durumu diğer tedaviye yön veren durumlardır.

Genellikle en yaygın tedavi şekilleri; Cerrahi, Kemoterapi ve Radyoterapi tedavisidir.

Eğer rektum kanseri erken teşhis edilirse cerrahi operasyon ile küratif (iyileştirici) tedavisi %70 oranında mümkündür. Geç evre tedavilerine kemoterapi ve radyoterapi eklenmektedir. Eğer tümör 4. Evrede ve uzak organlara yayılma yapmış ise Palyatif (hastalığın yaşam kalitesini yükselten) tedavi ile hastanın ağrıları azaltılarak hastanın daha rahat etmesi sağlanabilir.

Rektal Kanser Evre 0 tedavisinde genellikle polipler kolonoskopi yardımı ile çıkarılmasında polipektomi denilen cerrahi yöntem kullanılabilir.

Rektal Kanser Evre 1 tedavisinde genellikle cerrahi rezeksiyon (kitle alımı) ile etkili bir tedavi yapılabilir.

Rektal Kanser Evre 2 ve 3 tedavisinde önce cerrahi ya da kemoterapi veya radyoterapi tedavisi ile tümöre küçültme işlemi uygulanarak kitlenin daha sonra cerrahi müdahale ile alınması sağlanabilir.

Rektal Kanser Evre 4 tedavisinde tümör artık karaciğer ya da akciğere yayılım yaptığından ötürü tedavi bu yayılımın büyüklüğüne göre şekillenir. Eğer karaciğerdeki tümör kitlesi küçük ya da tek ise cerrahi yöntemle alınabilmektedir. Eğer kitle birden fazla ya da karaciğer dokusuna ve damar sistemine derin etkide bulunmuşsa kemoterapi tek şans olabilmektedir. Kemoterapi ile radyoterapi uygulandıktan sonra rektumdaki kitleye cerrahi uygulanabilir.

Palyatif tedavi bu evrede (Evre 4) hastada ağrı yapan ya da yaşam konforunu azaltan etkenleri giderme üzerine odaklanan bir tedavi şekildir. Mesela geniş tümör kitlesi ile tıkanan bağırsağın cerrahi tedavi  ile açılması palyatif tedavi şekline örnek verilebilir.

Rektum Kanseri Tedavi Edilmezse

Rektum kanseri tedavi edilmediğinde başka organlara sıçrayarak acil ve geri dönüşümü olmayan sonuçlar ortaya çıkartır. Hastanın ömrü kısalır ve erken cerrahi müdahale ile kanserden kurtulma şansını kaybeder. Tedavi edilmeyen rektum kanseri karaciğere, karın boşluğuna, akciğere hatta beyne yayılma yaparak bu organların çalışma düzenin bozarak hastaların yaşam sürelerini ciddi bir şekilde azaltır.

Rektum ya da Kolorektal kanser belirtileri yaşayan kişiler acilen doktora başvuruda bulunmalıdırlar.

Rektum Kanserine Ne İyi Gelir?

Özellikle obez ya da aşırı kilolu hastaların bir diyetisyen ya da uzman kontrolünde  diyet programı uygulaması gerekmektedir. Meyve ve sebze özellikle posalı besinler alımını artırmalıdırlar. Kalsiyum ve D vitamininden yüksek besinleri öğünlere dahil edilmelidir. Kefir ya da yoğurt benzeri probiyotik gıdalar bağırsak florasını koruyarak etkili bir beslenme şekildir.

Omega 3 ile zengin deniz ürünleri yine bağırsak içindeki yararlı bakterilerin korunmakta ve çoğalmasına yardımcı olmaktadır. Yulaf ezmesi, kepekli ekmekler, yağsız ve buharda pişirilmiş balık, tavuk, hindi gibi proteinden zengin gıdalar diyete eklenmelidir.

Fiziksel olarak aktif bir yaşam tarzı benimsenmelidir. Özellikle günlük yürüyüş ve ağır olmayan fiziksel egzersizler yapılmalıdır. Sistemli bir aktif yaşam şekli tüm kanser hastalıklarında yararlı olacağını bilinmektedir.

Rektum Kanserine Ne İyi Gelmez?

Genel olarak rektum kanseri riskini artıran beslenme şekilleri ; Özellikle aşırı yağlı ve işlenmiş et ya da şarküteri ürünleri ile beslenme, posa veya liften fakir ürünleri tüketmek ya da fastfood tarzı beslenme ile öğün geçiştirmek kanser riskini doğrudan artırmaktadır.

Günlük egzersizden uzak hareketsiz bir yaşam tarzı, alkol ve sigara da kanser riskini yükselten nedenler arasındadır.

Rektum Kanseri İlaçları

İlaç tedavisi ile hedeflenenler;

  • Tümör dokusunu aşamalı olarak küçültmek
  • Kanserin tekrar nüksetmesi engellemek
  • Morbiditeyi (hastalığı) azaltmak
  • İleride oluşacak komplikasyonları engelleme

Adjuvan (koruyucu) Kemoterapi: Cerrahi uygulanan hastaların yaklaşık üçte birinde hastalık nüks (tekrar) etme potansiyeline sahiptir. Bu yüzden hastalara cerrahi işlem sonrasında koruyucu tedavi uygulanır. Fluorouracil (5-FU) ve Levamizol koruyucu ilaç tedavisinin özellikle evre 3 hastalarında yaşam süresini yükselttiği görülmüştür.

Bevacizumab kemoterapi ile kombinasyon halinde metastaz yapan tümörün (cerrahi olarak alınabilen ya da alınmayan) tedavisinde kullanılabilir.

Irinotecan ilacı ise DNA replikasyonunu (eşlenmeyi) azaltarak hücrelerinin kontrolsüz çoğalmasını yavaşlattığı biliniyor.

Rektum Kanser Ameliyatı

Rektum kanserinde cerrahi müdahale aşağıdaki faktörlere bağlı olarak değişmektedir;

  • Tümör dokusunun yeri ve evresi
  • Tümörün çapı ve derinliği
  • Hastanın yaşı ve sağlık durumu
  • Hastanın başka bir rahatsızlığı ya da başka bir yerde kanser varlığı

Hastalara uygulanan cerrahi yöntemler şu şekildedir:

  • Kolostomi: Özellikle rektal tümörün yeri anüs sfinkter kasına veya  rektum çıkışına yakın yerde ise kolostomi en iyi tedavi olabilmektedir. Cerrah buradaki tümörü alırken rektum ve anüs sfinkter kasıda alınarak kalın bağırsağın ucu karın duvarındaki bir kesiden verilerek stoma (ağza benzer bir delik) oluşturulur. Buraya bir kese veya torba tutturulur. Hastanın yaptığı dışkı anüs yolu olmadığından bu kese içinde toplanır.
  • Koloanal Anastomoz: Anastomoz iki tübüler (tüp şeklinde) yapının birbirine dikilmesi ya da bağlanması demektir. Eğer tümör anüs sfinkter kasının 1 cm üstünde yer alıyorsa cerrah rektum girişini ve çevre dokuyu alarak müdahale eder. Daha sonra kesilen kısım  sonrasında kalan kolon uçları birbiri ile bazen de kalan kolon ucu direk anüs ile bağlanabilir.
  • Aşağı (Low) Anterior Rezeksiyon: Rektumun üst ve orta bölümlerinde yer alan tümör dokusu için güvenilir bir cerrahi müdahale şekildir. Cerrah bu kısımları ve çevre dokuyu çıkarır. Laparoskopik cerrahi veya robotik cerrahi ve açık cerrahi şeklinde uygulanabilir. Burada rektumun sağlam alt kısmı yani anüs ile kesilen kolon birbirine bağlanır.
  • Lokal Eksizyon: Sadece tümör dokusunun belirtili bir çevre doku ile çıkartılma işlemidir. Özellikle Evre 0 ya da Evre 1 hastalarında ya da yayılma durumu olmayan tümörlerde uygulanabilen bir cerrahi müdahale şekildir.

Gebelikte Rektum Kanseri

Gebelikte rektum kanseri çok sık görülen bir durum değildir. Lakin gebelikte vücudun sindirim sistemi değiştiğinden gebeler rektum kanserinin belirtilerini gebeliğe bağlayabilirler. Bunun sonucunda geç tümör tanısı alma riski ile karşı karşıya kalabilirler. Gebeler 30’lu yaşlarda kanser tanı almaktadır. Rektum kanser tanısı alan gebeler için özel bir tedavi protokolü olmadığından diğer kanser hastaları ile aynı şekilde tedavi edilirler.

Çocuklarda Rektum Kanseri

Rektum kanseri çocuklarda çok nadir görülen bir kanser türüdür. Her bir milyon çocuk içinde yaklaşık olarak 1 çocuk tanı almaktadır. Genel olarak 30 yaş altında rektum kanseri görülme oranı sadece %1’dir. Tanı yaşı çocuklarda genellikle 15 ile 18 yaş arasındadır. Tümör genellikle sağ kolon ve transvers (enine) kolonda bulunmaktadır. Yetişkinlere göre çocuklarda daha çok karın ağrısı ve kusma görülmektedir. Rektum kanaması daha geç dönemde başladığından hastalığın ilerlemesi daha kolay olmaktadır. Bazı çocuk hastalarda kanamayı gizlemek ya da bundan utanma hissi not edilmiştir. Tanı ve tedavide yetişkinlere uygulanan basamaklar çocuklar içinde geçerlidir.

Rektum Kanseri için Hangi Doktora Gidilir?

Rektum ya da Kolorektal kanser belirtilerinden herhangi birine ya da bir kaçına sahip olunması halinde en yakın zaman içinde Gastroentroloji veya Genel Cerrahi hekimlerine başvuru yapılmalıdır.

Genellikle rektum ya da kolorektal kanser erken evrelerde belirti vermeden sessiz bir şekilde ilerlerler. Hastalar genel olarak şikayetlerini basit bir sindirim sistem rahatsızlığı gibi düşünerek gündelik yaşamlarına devam ederek aslında kanserin ilerlemesine neden olurlar. Bu yüzden erken tanı ve tedavi çok önemlidir.

Makaleyi faydalı buldun mu?
5
0
Makeleyi Paylaşın

Rektum kanseri ile İlgili Sıkça Sorulan Sorular

Rektum Kanseri Ne Kadar Yaşar ?

Doktorlar hastaların prognozunu (hastalığın seyrini) belirlemede genellikle tüm kanser hastalıkları için 5 yıllık yaşam süresi içinde değerlendirmektedir.

Rektum kanserinde bu 5 yıllık yaşam süresi hastalığın evresi ile değişmektedir.

Rektum kanserinin evrelerine göre 5 yıllık sağ kalım iyileşme oranı:

  1. Evre 1 için 5 yıllık sağ kalım oranı %90
  2. Evre 2 için 5 yıllık sağ kalım oranı %60-85
  3. Evre 3 için 5 yıllık sağ kalım oranı %27-60
  4. Evre 4 için 5 yıllık sağ kalım oranı %5-7
Dr. Erhan İncel