Kseroftalmi

Kseroftalmi halk arasında göz kuruluğu ya da kuru göz sendromu olarak biliir ve göz yaşı miktarının azalması sonucu oluşur. Tedavide en sık kullanılan yöntem suni gözyaşı takviyesidir.

Kseroftalmi Nedir?

Kseroftalmi halk arasında göz kuruluğu ya da kuru göz sendromu olarak bilinen hastalıktır. Göz yaşı miktarının azalması sonucu oluşur. Hafif olgularda kseroftalmi hastanın günlük yaşamını etkilemeyen bir durum olabilirken şiddetli vakalarda göz küresine ve göz kapaklarına hasar veren bir hastalıktır. Şiddetli olgularda hastanın görme duyusu risk altındadır. 

Net görmede etkili faktörlerden biri göz küresinin nem düzeyidir. Bu nemlenme yeterli miktarda göz yaşı salgılanması, göz kapaklarının açılıp kapanma fonksiyonunun iyi çalışması ve sık sık göz kırpma sayesinde gerçekleşir. Buharlaşmanın yeterli düzeyde olması da gözün neminin düzenlenmesinde etkilidir.

Kuru göz ifadesi ilk olarak 1933 yılında S.C.Sjögren tarafından kullanılmıştır. Daha sonraları kendi ismini verdiği Sjögren Sendromunun üç ana belirtisinden biri olarak göz kuruluğundan bahsetmiştir. 1977 yılında Holly ve Lemp günümüzde hala geçerli olan gözyaşı modelini tanımlamış göz yaşının aköz, seröz ve lipid tabakalarından oluştuğunu keşfetmiştir. Uzun yıllar kuru göz sendromunun sebebi aköz tabakada oluşan sorunlar olarak düşünülmüş ancak 1993 yılında bu durumun multifaktöriyel olduğu bildirilmiştir.

Günümüzde oftalmolojinin sık görülen hastalıklarından biridir. Toplumda görülme sıklığı %6 civarındadır. Kadınlarda erkeklere oranlara daha sık görülür.

Kseroftalmi Belirtileri Nelerdir?

Kseroftalmide görülen belirtiler kseroftalmiye özgül değildir. Göz hastalıklarının çoğunda bu belirtiler görülebilmektedir. Bu hastalıklar arasında ayrım yapmak zordur. En sık görülen belirtiler gözlerde yanma ve batmadır. Işığa hassasiyet (fotofobi)gözlerde kızarma ve gözde yabancı cisim varmış hissi de sık görülen belirtilerdendir. Bu hastalar kontakt lens kullanıyor ise lensleri takıp çıkarmakta zorlanırlar. 

Geceleri araç kullanmakta güçlük çekerler. Uzun süre bilgisayara veya telefona baktıklarında yanma ve batma şikayetlerinde artış olur. Göz kapaklarında oluşan kaşıntı da kseroftalmiye işaret edebilir. Hastanın kaşıntı sebebiyle elleriyle gözlerde irritasyona sebep olabilir. Korneada (gözün renkli kısmını kaplayan epitel doku) veya konjonktivada (göz kapaklarınının iç yüzü) ağrılı ülserasyonlara (yaralanmalar) sebep olabilir. 

Gözyaşının gözün nemini korumak dışındaki bir fonksiyonu da enfeksiyonlara karşı koruma sağlamaktır. Kuru göz enfeksiyonlara açıktır. Bu sebeple gözlerde akıntıda görülebilir. 

Kseroftalmi Nedenleri Nelerdir?

Kseroftalmi oluşumundaki temel mekanizma gözyaşı salgılanmasının azalması veya buharlaşmanın artmasıdır. Gözyaşı salgılanmasının azalmasına sebep olan hastalıklardan ilki otoimmün hastalıklardan olan Sjögren Sendromudur. Sjögren Sendromu gözyaşı ve tükrük bezlerini tutan bir hastalıktır. Bu bezlerin tutulmasıyla salgıları azalır. Bu sebeple Sjögren Sendromunda göz kuruluğuna ağız kuruluğu da eşlik eder. Viral enfeksiyonlar, gebelik, C vitamininin yetersiz alımı ve çevre kirliliği gibi sebepler Sjögren Sendromunu tetikleyerek hastanın göz kuruluğu ile ilgili şikayetlerini artırabilir.

Konjenital Alakrima olarak bilinen doğuştan gözyaşı bezi yokluğu da göz kuruluğuna sebep olmaktadır. Nadir görülür. Otozomal resesif (çekinik genler aracılığıyla) kalıtılır. Diğer otozomal resesif kalıtılan hastalıklar olan Addison Hastalığı, Allgrove Sendromu gibi hastalıklarla birlikteliği sıktır. 

Riley Day Sendromu da otozomal resesif kalıtılan ve göz kuruluğuna sebep olan bir hastalıktır. Burada kuruluğa sebep olan temel mekanizma gözyaşı bezinin çalışmasını sağlayan sinirlerdeki gelişimsel problemlerdir. Bu problemler dolayısıyla gözyaşı yeterli miktarda salgılanmaz. Bu hastalarda diğer kuruluk sendromlarından farklı olarak refleks sulanmada azalmıştır. Hastanın gözüne kaçan yabancı cisimde yeterli salgılanmayı sağlayamaz.

Sarkoidozda gözyaşı bezlerinde oluşan infiltrasyomlar sonucu yeterli gözyaşı salgılanamaz. Lenfomada kanser hücrelerinin gözyaşı bezlerine ulaşmasıyla gözyaşı salgısı azalır.

Gözyaşı bezlerinden salgılanan gözyaşının göz içine ulaşmasını sağlayan gözyaşı kanallarında meydana gelen darlıklar da göz kuruluğuna sebep olur. Bu kanallarda darlıklara sebep olan hastalıklardan en önemlisi özellikle gelişmekte olan ülkelerde görme kaybının önemli sebeplerinden olan Trahom hastalığıdır. Trahom; Chlamydıa Trachoma isimli bakterinin sebep olduğu bir göz enfeksiyonudur. Körlükle sonuçlanabilen bir hastalıktır.

Gözyaşı kanallarında daralmaya sebep olan bir diğer hastalık Eritema Multiformedir. Eritema multiforme alerjik reaksiyonların gerçekleştiği alevlenmelerle seyreden bir hastalıktır. Alevlenmeye kanserler, ilaçlar ve enfeksiyonlar sebep olabilir. Gözyaşı kanalarında daralma yapmasının dışında göz küresi yüzeyinde ülserlere, entropion olarak isimlendirilen göz kapağının içe doğru yönelmesi tablosuna sebep olabilir. 

Gözün direkt olarak kimyasal maddelerle teması da göz kuruluğu sebebidir. Bunun yanı sıra termal yanıklarda da gözyaşı bezlerinin veya kanallarının hasar alması sonucu göz kuruluğu oluşabilir. 

Toplumda şeker hastalığı olarak bilinen diyabet hastalığı da göz kuruluğuna sebep olabilir. Diyabetik hastalarda kuru gözün sebeplerinden biri diyabete bağlı olarak sinirlerde oluşan hasardır. Bu hasar diyabetik nöropati olarak isimlendirilir. Diyabetli hastalarda oluşan kuru gözün diğer bir sebebi de yine diyabete bağlı olarak gözyaşı bezlerini besleyen damarlarda oluşan mikrovasküler hasardır. Damarların yapısında oluşan bu bozukluk gözyaşı bezlerine ulaşan kan miktarının ve dolaylı olarak salgı miktarının azalmasına sebep olmaktadır. 

Yaşın ilerlemesine bağlı olarak gözyaşı salgılayan hücrelerde oluşan hasar sebebiyle gözyaşı salgısı azalmaktadır. Bu durumda göz kuruluğuna sebep olan fizyolojik bir durumdur. 

Kontakt lens kullanan bireylerde lensin etkisinden dolayı gözyaşı üzerindeki yağ tabakası daha incedir. Bu durum buharlaşmanın artmasına sebep olarak göz kuruluğu oluşturur. 

Allerjik konjonktivit halk arasında bilinen ismiyle saman nezlesi de kuru göze sebep olmaktadır. Bu hastalarda kuru göze ek olarak göz kapaklarında ödeme bağlı şişmelerde görülür. 

İki göz kırpma arasında geçen sürenin artması da kuru göze sebep olabilmektedir. Uzun süre bilgisayara bakan, kitap okuyan bireylerde göz kuruluğunun gelişmesi bu sebeptendir.

Kseroftalmi Teşhisi

Kseroftalmi tanısında kullanılan çeşitli yöntemler bulunmaktadır. Bu yöntemlerden ilk tercih edilen kolay uygulanabilir olmasından dolayı kuru göz için geliştirilmiş anketlerdir. En sık tercih edilen McMonnies anketinde hastalara belirtiler sorularak var veya yok şeklinde cevaplamaları istenir. Bu sayede kuruluğun şiddeti de belirlenmiş olur. Bu anket sadece tanıda değil tedavi takibi ve başarısının değerlendirilmesinde de etkilidir. 

Tanıda kullanılan diğer bir yöntem gözün floresin adı verilen madde ile boyanmasıdır. Floresein sarı renkli bir boyadır. Bu boyama sadece kuruluğu değil epitel hasarını da göstermektedir. Boyamada floresein emdirilmiş filtreler kullanılmaktadır. Kullanımı yaygın ve basit bir testtir. 

Tanıda yardımcı testlerden bir diğeri gözyaşı kırılma zamanının ölçümüdür. Bu testte de boyar madde olarak florosein kullanılmaktadır. Hastanın gözünü kırpması ile boyanın göz yüzeyinde kırılması arasında geçen süre hesaplanır. Sağlıklı bireylerde 10-40 saniye aralığında olmalıdır. 10 saniyeden kısa olan kırılma zamanı göz kuruluğu için anlamlıdır.

Gözyaşı miktarının belirlenmesinde kullanılan bir test olan Schirmer testi de kseroftalmi tanısında yer tutmaktadır. Schirmer testi anestezi uygulanmadan yapıldığından gözün refleks salgılamasını değerlendirir. Anestezisiz Schirmer testinde 5 mm altındaki değerler kseroftalmi lehinedir. Anesteziyle yapılan Schirmer testi ise hastanın bazal gözyaşı düzeyini ölçmektedir. Schirmer testi tanıda en yaygın kullanılan testlerdendir.

Hastanın gözyaşı miktarının azlığı tespit edildikten sonra bu durumun başka bir hastalığa ek olarak oluşmuş olabileceği akılda tutulmalı ve detaylı bir değerlendirme yapılmalıdır. 

Kseroftalmi Tedavisi

Kseroftalmi tedavisi çoğunlukla hastanın semptomuna yöneliktir. Ancak hastanın şikayetleri ve kronik hastalıkları gözden geçirilerek kseroftalmiye sebep olabilecek sistemik bir hastalığı olup olmadığı mutlaka araştırılmalıdır. Bu hastalıklara yönelik tedavi uygulanmalıdır. Örneğin diyabete bağlı olarak kseroftalmi gelişmiş bir hastada asıl tedavi kan şekeri regülasyonudur. Bu hastada semptomatik tedavi etkin olamaz. 

Kseroftalmide semptomatik tedavide en sık kullanılan yöntem suni gözyaşı takviyesidirSuni gözyaşı göz damlası şeklinde göze damlatılarak uygulanır. Hangi sıklıkla uygulanacağı kuruluğun şiddetine göre hekimler tarafından belirlenir. Suni gözyaşının içeriği birebir doğal gözyaşı ile aynı değildir. Birbirinden farklı içeriklere sahip suni göz yaşı preparatları bulunmaktadır. İdeal bir suni gözyaşında elektrolitler uygun miktarda bulunmalı, prezervan bulunmamalı ve göz yüzeyinde kalma süresi olabildiğince uzun olmalıdır.

Tedavide yağlı bileşenleri olan pomadlar da kullanılabilir. Pomadlar yağlı olduklarından buharlaşmayı azaltarak göz yaşının uzun süre göz yüzeyinde kalmasını sağlar.

Gözyaşı salgılanmasını arttıracak sistemik medikal tedavilerde kullanılabilir. Kolinerjik ajanlar bu amaçla kullanılan önemli bir ilaç grubudur. Mukolitiklerde gözyaşı sentezini arttıran ilaçlardır.

Medikal tedaviler dışında sık kullanılan yöntemlerden biridie punktum oklüzyonudurPunktum gözyaşının gözden uzaklaşmasını sağlayan yapılardır. Bu yapıların daraltılmasıyla göz yaşının uzun süre göz yüzeyinde kalması sağlanır. Suni göz yaşının yeterli olmadığı hastalarda uyguanan bir yöntemdir. 

Punktum oklüzyonuna benzeyen başka bir yöntem de punktumlara tıkaçların yerleştirilmesidir. Tıkaçlar eriyebilen ve erimeyen materyallerden tercih edilebilir. Bütün hastalara uygulanabilen bir yöntem değildir. Tıkacın yapıldığı maddeye alerjik reaksiyon geliştiren hastalarda kullanılmaz. Enfeksiyon riski de oluşturduğundan az tercih edilen bir yöntemdir.

Kseroftalmi Tedavi Edilmezse

Kseroftalmi bazı hastalarda hafif seyrettiğinden bu hastalarda tedavi edilmese bile hastanın yaşamını olumsuz etkilemeyebilir. Ancak göz kuruluğu olan hastaların önemli bir bölümünde kuruluğun sebebi ciddi sistemik hastalıklardır. Özellikle bir sistemik hastalığa bağlı olarak gelişen kseroftalmide korneada oluşan hasar geri dönüşümsüz olabilir. Bu hastaların görme yetisi çok azalabilir veya tamamen kaybedebilirler.

Kseroftalmiye Ne İyi Gelir?

Kseroftalmide temel problem gözyaşı miktarının azalmasıdır. Bu hastaların günlük olarak düzenli ve yeterli miktarda sıvı almaları hastalığın seyri açısından çok önemlidir. Yeterli sıvıyı alan hastalarda kuruluğun şiddeti azalmaktadır. Göz sağlığı üzerinde önemli etkileri bulunan A vitamini alımını yeterli düzeyde olması da kseroftalmi açısından önemlidir. Bu nedenle A vitamininden zengin gıdalar tüketilmelidir. Havuç, portakal, kayısı gibi gıdalar A vitamini açısından zengin olduğundan tüketimi kseroftalmide fayda sağlar.

Kseroftalmiye Ne İyi Gelmez?

Rüzgarlı ve soğuk havalarda buharlaşma hızı artacağından kseroftalmili hastaların bu havalarda dışarıda bulunması kuruluğun şiddetini arttırır. Bunun yanı sıra iki göz kırpma arasındaki sürenin çok arttığı kitap okuma, uzun süre ekrana bakma gibi eylemlerde kuruluğun artmasına sebep olur. Bu sebeple bu gibi eylemleri uzun süreli yapmak kseroftalmili hastalar için sakıncalıdır.

Kseroftalmi İlaçları

Kseroftalmiyi tamamen tedavi eden bir ilaç bulunmamaktadır. Ancak kullanıldığı süre boyunca hastanın şikayetlerini azaltan ilaçlar tedavide kullanılmaktadır. Bunlardan ilki suni göz yaşı takviyesidir. Uzun kullanımda vücudun kendi ürettiği salgı miktarını azaltmak gibi etkiler oluşturabilir. 

Gözyaşı salgısının artmasını sağlayan sistemik ilaçlardan bir grup olan kolinerjik ilaçlardır. Kolinerjik ajanlara örnek olarak pilocarbin,karbokol, betanekol verilebilir. Yine salgı miktarını arttırdığından kseroftalmi tedavisinde kullanılan bir ilaç grubu olan mukolitiklere; bromheksin ve ambroksol örnek verilebilir. 

Kseroftalmi için Hangi Doktora Gidilir?

Göz kuruluğu göz hastalıkları kliniklerini ilgilendiren bir hastalıktır. Hastalar gözlerinde yanma, batma kaşınma, kuruluk hissi gibi belirtileri olduğunda göz hastalıkları kliniğine başvurmalıdır. İlk başvuru aile hekimlerine de yapılabilir. Aile hekimleri kronik bir sebebe bağlı kuruluk düşündüklerinde hastayı daha detaylı araştırılmak üzere göz hekimine yönlendirmektedir.

Makaleyi faydalı buldun mu?
0
0
Makeleyi Paylaşın